HZ. ÂDEM-CENNET VE MELEKLER


​Melekler

İnsan gibi cisim değil ruhanidirler. Mahiyetleri itibarıyla insanlardan farklıdır. İnsanlardan daha kuvvetli, daha mükemmel ve ilimce daha büyüktür.  Ankebutta"32 İbrahim orada Lut peygamber var dediğinde. Biz orada kimlerin olduğunu daha iyi biliriz diye cevap verdiler."33 "elçiler Lut'a gelince Lut, onlar hakkında tasalandı. Ne yapacağını bilemedi. Melekler ona korkma, tasalanma. Çünkü seni ve aileni kurtaracağız dediler. ". Meleklerle insanları kıyaslarsak aralarındaki oran, biri güneş, diğeri yıldız gibidir.  Hz. İbrahim orada Lut ve ailesi var deyince, Melekler biz oradan kimin olduğunu daha iyi biliriz cevabını vermişlerdir. Meleklerin bir kısmı Allaha ibadettedir, bir kısmı yeryüzü ve semadaki işleri yönetir. Ayrıca sema ve yerde başka görevde olanları da bulunur. Peygamberimiz "Sema gıcırdamaktadır. Gıcırdamakta hakkıdır. Çünkü Orada bir Adım basacak boşluk yoktur. Allah'ın ordularının sayısını kendisinden başkası bilmez" buyurdu. Bu orduları da meleklerden başkası değildir.

Şimdi düşünelim,

Allah'ın on sekiz bin âlemine karşılık, insanlar sadece yeryüzünde yaşamaktalar. Bu yaşadıkları yerde olmasalar evrenin yaşamında hiçbir eksiklik hissedilmez. Yaşam devam eder. Belki de daha da iyi olur. Çünkü evrenin fesat olması insanların eliyledir. Buna karşılık melekler on sekiz bin âleminin her santiminde yaşamaktalar.  Bu nedenle meleklerin olmadığı bir evreni düşünebiliyor musunuz? O zaman Vahiy gelmez, kitap olmazdı.  Mevsimler, rüzgâr, yağmurlar bile devam edemezdi. Çünkü her bir yağmur tanesini, her bir kar tanesini yağdırmakla görevli melekler var. Evet, her şeyin sahibi yüce Mevla'dır. Onsuz bir yaprak dahi yerinden oynayamaz. O yaprağı oynatmakla görevli Mikail ve benzeri görevli melekler bulunmaktadır.

 Benim

 Kurandaki ayetlerden melekler ve insanlarla ilgili öğrendiklerim, ilmihal dini kitaplardaki ile zıttır. Çünkü dini kitaplarda insanların ve peygamberlerin meleklerden üstün oldukları vurgusu yapılmaktadır. Hâlbuki ki, insanların başına felaket gelince insanlar " ya rabbi görünmez güçlerinle, şu zalimin hakkından geliver demezler mi"? Müslümanlara savaşlarda melekler yardım etmez mi? Allah bir kavimi cezalandırmak istediğinde, cezalandırma görevini meleklerine vermez mi?

Hz. Âdemin isimleri bilmesi onu halifeliğe yükseltmiştir. İnsanların dillerini ilerletmesi Hz. Âdemin lisanıyla olmuştur. Müsemma isimlendirilen eşyadır. Eşyanın Meleklere arz edilmesi meleklerinden de insanlar gibi akıl sahibi olduğunu gösterir. Bu konuda aklıma önceki dini yorumlayanlar,  yorumlarında erkekleri öne çıkaran yorumlar yapmışlardır. Bunun gibi melekler konusu da buna benzemektedir. Allah'a yakın olan meleklerdir. İnsanlar değildir. Çünkü Levh-i Mahfuzdaki Kuranın asıl nüshasını melekler korumaktadır. Bazı mutasavvıflar melekût âlemine yükseldiklerini söylemiş ve bunu yazmış olabilirler. Bu bana göre eşyanın aslı ile gölgesi gibidir. Eşyanın hakikati melekler tarafından daha iyi bilinmektedir.  Bu sebeple efendimiz dualarında" Ya rabbi eşyanın hakikatine bana öğret "demiştir. Bu cümlelerde hata yaptıysam Rabbim beni bağışlasın. Biz burada okuyuculara bir zihin egzersizi yaptırmaya çalışıyoruz.

Allah Teâlâ Hz. âdemi kendi sıfatlarından olan ilim ve kelam sıfatlarına mazhar kılmıştır. İsimleri kendisine öğrettikten sonra, liyakatini göstermesi amacıyla meleklerin karşısına çıkarmıştır. Gayesi imtihan yapmaktır. Âdem isimi, beşerin lisanında ilk isim olarak zikredilmiştir. Hakiki neden Allah'ın iradesi, hikmeti ise, onun lazımıdır. Allah âdemi halife olarak yaratmış, keyfiyetini ise, meleklerle istişare etmiştir. Gizli olana "Cin" Meydanda olanına ise, "insan" denir.

Allahtan başkasına secde etmek Şer 'an küfürdür. Melekler Âdeme, mertebesi yüksek olduğu için değil belki bir sınav için ona hizmete memur kılınmışlardır. Âdeme yapılan secde değil, hizmettir. Meleklerin imtihanı bir kere, insanın imtihanı her saniyedir. Acaba Hz. Âdemin içinden çıkarıldığı cennet arzdaki cennetlerden biri midir? Âdemin yaratıldığı yerin arz olduğu konusunda ittifak vardır. Ebedi cennet olsa şeytan oraya giremezdi. Oradan da çıkamazdı. Cennete mukim olarak girmekle, misafir olarak girmek arasında fark vardır. Cennet elan mevcut olup dünyada gizlidir. Dünyada gizli demek yok demek değildir. Zamanı gelince belki cennette bulunacaktır. Orasını Allah'ın bildireceği kulları vardır. Hz. Âdem cennetten dünyaya düşünce, kendisine öğretilen kelimelerle affını istedi. Kusurunu ve hatasını itiraf etti "Ya Rabbi, beni kendi halime bırakma" Halifeliği öne sürdü." Rabbi de ona tekrar rahmetiyle muamele yaptı. Allah tövbeleri kabul edendir. Bir kulunu bir kere terk etmesi, ebediyen terk etmesi anlamına gelmez. İblis gibi Âdem yanlışında ısrarcı olmadı. Bizimde Âdem gibi olmamamız gerekir.

Tövbe etme,  önceki Salih hale geri dönmektir. Şerri manasına gelince" kulun günahını itiraf edip ondan nedamet pişmanlık duyup bir daha yapmamaya kastetmesidir. Allah "Tarafımdan gelen hidayete kim tabi olursa, onlara korku ve üzüntü olmayacaktır." Buyurdu. Fakat içeride ve dışarıda Allah'ı gösteren binlerce delile karşılık kimde inkâr ederse, onlarda cehennemde ebedi kalacaklardır." Buyurdu. Hidayete tabi olan cennete, tabi olmayanlar cehenneme gidecektir.

Hz. Âdemin oğlu Habil, Kabile " Dilerim ki, Allah'tan hem benin günahımı hem de kendi günahını yüklenip cehennemliklerden olursun "dedi. Bu nasıl olacaktır? Kavga eden iki taraftan savaşı ilk başlatan, hem kendi hem de karşının günahını yüklenmiş olur. Çünkü Habil, kabile mukabele etmemiştir. Mukabele edip her iki tarafta ölürse, önce başlatan hem kendi hem de öbürünün günahını yüklenir. Diğeri ise, bir cinayetin günahını yüklenir. Bir kimsenin kendi ve bir başkasının Allah'a isyanını istemesi caiz değildir. Kim bir insanı kıyas ve fesat yapmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur." 


Cemal Çalışkan

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar