Doktor bilinçli mi gündem yapılıyor?

Toplum olarak yaptığımız en muhteşem işlerden bir tanesi nedir, diye sorarsanız, bir saniye bile düşünmeden, "Hakikatlere gözlerimizi kapatıp boş boş tartışmak" olduğunu söyleyebilirim.

Geçtiğimiz günlerde Konya'da bir doktorun hastasını "teşhirci" olduğu gerekçesiyle muayene etmemesi ülkemizin gündemine bir bomba gibi düştü!

Haber bültenlerinin konusu olmakta, "yanında" veya "karşısında" paylaşımları sosyal medyada yoğun olarak yer almaktadır.

Elbette olayın doğruluğunu, hukuki boyutunu ilgililer araştırıp değerlendirir; ben işin o tarafında değilim; burada asıl düşündürücü olan, böylesine basit bir meselenin günlerce konuşulması ve toplumun dikkatini meşgul edip gerçek gündemlerden uzaklaştırmasıdır.

Halkımız bilinçli veya bilinçsiz, ben bilinçli olduğunu düşünüyorum; çoğu zaman çok daha büyük sorunları unutturacak kadar küçük olaylarla meşgul ediliyor, yani hipnoz derecesinde uyutuluyor.

Bugün gençliğimiz kimlik krizi içinde, inancından uzaklaştırılmaya, değerlerinden koparılmaya çalışılıyor. Aile bağlarımız zayıflıyor, anne ve babalar çocuklarının dünya hayatı için ellerinden geleni yaparken onların ahireti için aynı gayreti gösteremiyor.

Eğitim sistemimiz, gençlere sağlam bir ahlak ve kimlik kazandırmakta yetersiz kalıyor; bu boşluğu da sosyal medya, popüler kültür ve yanlış arkadaşlıklar dolduruyor.

Biz bütün bu büyük meselelerle yüzleşmek yerine, sosyal medyanın köpürttüğü gündemlerin peşinde sürükleniyoruz.

Bir hekimin muayene edip etmemesi, bir kişinin teşhirci olup olmaması günlerce konuşuluyor; fakat bir gencimizin imanını kaybetmesi, bir ailenin dağılması, bir neslin geleceğinin kararması bu kadar gündem olmuyor!

Oysa kurtuluşumuz, küçük tartışmalarla oyalanmakta değil, büyük hakikatlere odaklanmakta olur.

Milletimizin asıl meselesi, iman meselesidir. Çünkü, imanını kaybeden genç istikbalini kaybeder; haya duygusunu yitiren bir toplum da onurunu yitirir.

Bugün anne-babalara düşen en önemli görev şudur: Çocuklarının cep telefonlarını, kıyafetlerini, eğitim masraflarını düşündükleri kadar onların imansızlığa düşmemesini de düşünmelidir.

Bir genç imanını kaybettiğinde, dünyadaki en büyük kayıplardan çok çok daha büyüğünü felaket derecesinde yaşamış olur.

Bizim davamız, imanını koruyan, ahlakıyla örnek olan, hayasıyla topluma ışık saçan bir gençlik yetiştirme davası, olmalıdır.

Bu tablo bize şunu gösteriyor:

Toplum olarak çoğu zaman "asıl meselelerden" kaçıyor, kolay tüketilen gündemlerle oyalanıyoruz; çünkü büyük sorunlarla yüzleşmek cesaret ister.

Çocuklarımızın imanını kaybetmesini, ailelerimizin dağılmasını, değerlerimizin erozyona uğramasını dert etmek yerine, daha yüzeysel konularla oyalanmak kolayımıza geliyor.

Oysa milletimizin kurtuluşu, gündemi küçük olaylara değil büyük hakikatlere odaklamakla mümkündür.

Bugün herkes kendisine "Ben gündemimi sosyal medyanın sürüklediği küçük meselelerle mi, yoksa milletimin geleceğini ilgilendiren büyük hakikatlerle mi dolduruyorum" diye sormalıdır.

Çok acı ama ülke olarak gençliğimiz değerleriyle çatışıyor, çıplaklık en küçük muhafazakar yerleşim birimlerinde bile normal sınırların üstünde görülebiliyor.

O kadar çok büyük meselelerimiz varken biz ise sosyal medyanın köpürttüğü "bir doktorun teşhirci diye hastasını muayene etmediği" basit bir olayı tartışıyor, kimimiz övüyor kimimiz sövüyoruz.

Yanlış anlaşılmasın; bir doktorun gerekçesi ne olursa olsun hastasına bakıp bakmaması benim açımdan haber değeri taşımasa da kısmi olarak haber bültenlerinde yer alabilir.

Allah(cc) aşkına soruyorum:

Asıl gündemimizi unutturacak, gençlerimizin imanını, ailelerimizin huzurunu ve milletimizin geleceğini gölgeye düşürecek kadar öncelikli bir mesele midir?

Bu tür küçük meseleleri olduğundan çok fazla büyütmek, toplum olarak yaşadığımız bunalımın en büyük göstergesidir.

Gerçek sorunlarla yüzleşmek ağır geliyor, daha kolay tüketilen gündemlerle vakit geçiriyoruz. Oysa nesillerimizin dolayısıyla gençlerimizin kurtuluşu, "asıl meseleleri" görüp onları çözmek için büyük gayretle olur.

Doktorun yanında olsanız ne olur, olmasanız ne olur; her iki taraf içinde bunlar boş hatta bomboş işler olup mahalle dedikodusundan öteye gitmez!

Bu tartışmalar ülkedeki çıplaklığın azalmasına mı yoksa çıplaklığın daha fazla artmasına mı sebep olacak göreceğiz!

Sen hangi taraftasın diye soran olabilir; benim tarafım hakikatlerdir.

İlle de tarafımı söylemem gerekirse birkaç hafta önce, "Çıplaklık, Utanma Duygusunu Kaybetme ve Kıskançlığın Çöküşü" başlığı altında yazdığım yazımı okuyabilirler.

Ali Dutal

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar