İSLAMSIZ MÜSLÜMANLIK



Ali Dutal

Yazımda "İslamsız Müslümanlık" başlığını kullanmak içimi acıtmış olsa da bugün acı gerçeklerle yüzleşmenin zamanının geldiği hatta geçtiğini düşünüyorum.

Genel açıklamasıyla "İslamsız Müslümanlık"; kişinin İslam'ın temel öğretilerini, ahlaki ilkelerini, ibadetlerini ve inanç sistemini uygulamadan, sadece Müslüman kimliğiyle var olmasıdır.

İnanırken Müslüman, yaşarken gayri Müslim gibi yaşamanın adı; İslamsız Müslümanlığı en açık ve net biçimde özetlemektedir.

En acısı da ne biliyor musunuz?

Müslümanım deyip gayri Müslim gibi yaşayan kişilerin gerçekten Müslümanlığı İslam'ın emir ve yasakları doğrultusunda yaşamaya çalışanları İslam'dan uzaklaşmakla suçlamalarıdır.

Elbette ki, Müslümanlığı yaşamaya çalışan kişilerin İslam'a uygun olmayan söz ve davranışları eleştirilebilir; ancak, Müslüman eleştirisi İslam eleştirisine dönüşmemelidir.

Ülkemizde Müslümanlığın sembollere, kimlik siyasetine, kültürel alışkanlıklara indirgendiğini ben de görüyorum.

Yani, insanların bazıları gerçekten "Allah(cc)'ın istediği gibi Müslüman" olmak yerine, "başkalarının Müslüman gördüğü gibi" olmaya çalışıyorlar.

Dindar görünüyor, konuşurken sanki evliya ama adalete, kul hakkına ehemmiyet vermiyor, merhamet ve insaftan uzak! Bu tür davranışlar "İslamsız Müslümanlık" eleştirisini haklı çıkaran somut göstergelerdir.

Allah(cc)'ın istediği Müslümanlık nasıl olur?

İslam; iman, salih amel ve ihlas bütünlüğü içinde Müslümanı tarif eder.

İslam'da iman Müslüman olmanın temel şartı olmakla birlikte iman-ibadet ve ihlas bir araya geldiğinde, Kur'an-ı Kerimin tarif ettiği Müslüman ortaya çıkar.

İman, kalben kabul, Allah(cc)'a teslimiyet; salih amel, imanın namaz, adalet, ahlak, infak, vb hayatta somut hale gelmesi; ihlas, yapılan her şeyin Allah(cc) için ve gösterişten uzak olmasıdır.

Bu üç unsur olmadan hakiki Müslümanlık gerçekleşmez ve "İslamsız Müslümanlık" tehlikesi başlar.

Bazı insanlar: "Benim kalbim temiz, içimden inanıyorum yeter"
der ama ne namaz kılar ne sorumluluk hisseder ne de İslam'ın sosyal ilkelerini yaşatır.

Bu durumda: iman vardır ama salih amel yoktur. Din, vicdanî bir rahatlamaya indirgenmiş olur ki, bu durum; "İnançlı ama eylemsiz" bir Müslümanlık anlayışı yani, İslamsız bir inanç.

Amel olup ihlasın olmaması Müslümanlığı gösteriş sınırlarına hapsetmek olur ki, bu durumda amel boşa gider ve kişiyi riyaya götürür, riyada imansızlığa kapı aralar.

Kur'an-ı Kerimde Rabb'imiz; "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarında gafildirler. Onlar gösteriş yaparlar."(Maun 4–6) Buyurmaktadır.

İhlas yoksa amel amacından sapar. Bu da başka bir "İslamsız Müslümanlık" biçimidir.

Bazı insanlar var ki; ibadetlerini yerine getirir ama insanlara kaba davranır, kul hakkını gözetmez, yalan söyler, adaletsiz davranır.

Eğer bir insan namaz kılıyor ama kötülük yapmaktan geri durmuyorsa, bu durumda görünüşte amel var ama içeriği boştur.

Bu da "İslamsız Müslümanlık" eleştirisinin haklı olduğu bir tablodur.

Gerçek Müslümanlık, kalpte başlar, davranışta görünür, samimiyetle tamamlanır.

Özetle: iman, salih amel ve ihlas bütünlüğü bozulduğunda, geriye İslamsız bir Müslümanlık kalır. Bu kişi Müslüman görünebilir ama İslam'ın ruhunu taşımaz. Dini sadece etiket olarak yaşar, hakikat olarak değil.

Bu yüzden çözüm, daha fazla şekilcilik değil, daha fazla sahicilik, daha fazla tevazu, daha fazla bilinçtir.

En önemlisi de "Ehl-i sünnet ve'l cemaat" dairesinden çıkmamaktır.

EHLİ SÜNNET; Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetine ve ashâbının (r.a) yoluna bağlı olan ve onların izlediği dini yol ve metodu benimseyenler. Kitap ve Sünnet üzerinde ittifak etmiş, ihtilâf ve tefrikadan sakınmış, dinde münakaşaya sebep olan hususlarda aklı değil, Kitap ve Sünneti kaynak alan, nasları esas kabul eden topluluk. Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sünnetine tabi olanlara Ehl-i sünnet; onun sahâbîlerini adil kabul ederek onların din hususundaki metodunu takip edenlere de ehl-i cemaat ikisine birlikte "Ehl-i sünnet ve'l-cemaat" denilmiştir.

 

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar