Umudu Trump Olan İslam Dünyası ve Gazze


Trump'ın vicdanına esir edilmiş bir İslam dünyasının acınası hali, bir Müslüman ve insan olarak beni üzmenin ötesinde derinden utandırmaktadır.

İslam dünyası denen dünyadan umudumu kesmiş durumdayım; çünkü, Gazze'nin umudu da zalim İsrail'e en büyük desteği veren ABD Başkanı Donald Trump'ın vicdanına kalmıştır.

Gazze'de barışı sağlayan adam olarak kendisini dünyaya pazarlarken nasılda kibir ve enaniyet yüklü; sanki, Gazze'deki zulümde hiç payı yok!

İslam dünyasının liderleri böyle bir adama umut bağlamışlar. Gazze zulmünde İsrail'e Trum'a "Gazze yerle bir olup yüz bine yakın insan katledilirken" neredeydin sorusunu soramadılar, soramıyorlar.  

Bu adam nasıl bir adam anlayabilene helal olsun diyeceğimde bu ve bunun gibi adamları anlamaya gerek yok; çünkü, ABD'ye kim başkan olursa olsun kişisel bazı farklılıkları olsa da bunların hepsi aynı ve zulüm devleti İsrail'e her türlü askeri, siyasi ve parasal desteği veriyorlar.

Bir bakarsın savaşçı bir de bakmışsın kendisini Nobel Barış Ödülüne layık gören barışçı Donald Trump kimdir?

Donalt Trump veya diğer ABD başkanlarının kim olduğu önemli olmadığı için bu soruya cevap aramak yerine İslam Dünyası denen dünyanın kendilerine "biz ne kadar güçlüyüz" sorusunu sormalıdırlar.

Esas bu soruya ne kadar cevap verebiliyoruz, ona kafa yormalıyız; çünkü, bir Trump gider binlercesi gelir. Bunların genel politikaları değişmeyeceği için bunlardan medet beklemeden en az bunlar kadar güçlü olmanın çabası içinde olmalıyız.

Barack Obama ABD başkanı olduğunda Müslümanlar ne kadar da çok sevinmişlerdi babası Müslümanmış diye.

Müslümanların en büyük zarar gördüğü dönemlerden biride, Barack Obama dönemidir. Onun için bunlardan bir Müslüman medet ummaz hele hele bunlara sevgi ve muhabbet hiç beslemez.

ABD seçimlerinden önce Trump'a "Sarı saçlı mavi gözlü dev adam" övgülerini, hatta başarısı için dua edenleri gördük. Bilmiyorum, bunların yatacak yeri var mı?

Bizim en büyük meselemiz; "Müslüman ülkelerin kendi zaafları ve güçsüzlükleriyle yüzleşme" meselesi olup gerisi boş ve Müslümanların zararınadır.

Şunu hiçbir zaman unutmamalı ve beynimizin tam ortasına yerleştirmeliyiz:

Bugün adalet değil, menfaat temelli bir dünyada yaşıyoruz. Trump gibi liderler, insan haklarından çok çıkar dengeleriyle hareket ederler. Bu yüzden Gazze'de yüz bine yakın masum insan ölürken, milyonlarcası evinden barkından olurken "insanlık nerede?" diye feryat etmek güçsüzlüğümüzün göstergesidir.

Ekonomisi ve savunması dışa bağlı olan ülkeler diplomaside de birlikte hareket edemezler. Tek tek ülkelerin "adalet" ve "barış" çağrıları ne kadar haklı olurlarsa olsun; adalet ve barış Gazze örneğinde olduğu gibi Trump gibilerin insafına kalmıştır.

Müslüman ülkeler birleşip ortak bir duruş sergileyemediği için Trump gibi isimler bu dağınıklığı politik kazanca çeviriyorlar. Yani, mesele Trump'ın ne dediği değil; Müslüman dünyanın ne diyemediğidir!

Dolayısıyla "Trump kimdir?" diye sormak yerine, "biz neden hala emperyalist oyunun piyonuyuz?" sorusuna odaklanmak gerekmektedir.

İslam dünyasında 60'a yakın ülke var; ama birinin acısı diğerinin gündeminde yeterli derecede yer bulamıyor.

Ortak bir ekonomi, ortak bir medya dili, ortak bir diplomasi yok gibi, olsa bile çok zayıf ve etkisiz. Bu parçalanmışlık, Trump gibi liderlerin elini kolaylaştırıyor. Birini baskı altına alıyor, diğerini ödüllendiriyor ve sessizliği sağlıyor.

Gazze bunun en somut örneğidir. Müslüman ülkeler tek yürek olup "yeter artık" diyemedikçe, zulümler devam edecek.

Özellikle petrol zengini birçok Müslüman ülke para gücüne sahip ama diplomatik birliktelik sağlayamadığı veya sağlamak istemedikleri için bu gücü kullanamamaktadırlar.

Bugün, İslam dünyası sadece elindeki para gücünü kullanabilseydi; Gazze bombalanırken dünya sessiz kalamaz, masum insanlar ve çocukların gözyaşlarını kimse görmezden gelemezdi. Demek ki, sorun dışarıda değil; kendi içimizdeki dağınıklıkta, korkuda ve menfaattedir.

Dolayısıyla "Trump kimdir?" sorusu elbette önemli ama asıl mesele; "biz kim olduk, ne kadar güçlüyüz, birlik içinde miyiz?" sorularını sormaktır.

Şunu da özellikle belirteyim:

Gerçekçi olmak gerekirse gayri Müslim dünyanın ulaştığı silah gücüne İslam dünyasının ulaşması çok çok zor görünüyor; ancak, "güç" sadece silaha ve askeri güce sahip olmakla olmuyor.

Ekonomi, teknoloji, insanları birbirine bağlayan inanç ve değerler bir güçtür. Bir ülke kendi teknolojisini üretemiyor, kendi ekonomisini kontrol edemiyor, değerlerine sahip çıkamıyorsa kendi iradesiyle karar alması çok zordur. Bundan dolayı değil mi ki; Trump gibilerini güçlü kılan şey.

Müslüman ülkeler kendi içlerinde üretim, eğitim, kültür ve medya alanlarında birleşemedikçe, dış politikada hep etkisiz kalacak, sadece kınamakla yetineceklerdir.

Müslümanlar; bilgi ve üretimde güçlenmedikçe; iman, salih amel ve ihlas bütünlüğü içinde kendilerini değiştirmedikçe Allah(cc) onları güçlü kılmaz.

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar