OKULLAR AÇILIRKEN BİZ GEÇMİŞE GİDİYORUZ…”
M. Emin Karabacak
Yeni bir eğitim öğretim yılına daha merhaba dedik. Yeni eğitim ve öğretim yılı öğrenci ve velilerimize hayırlı olsun.
*
Her eğitim öğretim yılında, okulların açılması bize yılların ne kadarda hızlı geçtiğini gösteriyor. Daha dün gibi hatırladığımız ilkokula başladığımız günü bugün çocuklarımızı gönderiyoruz. Konu okul olunca bu da bizi çocukluk yıllarımıza götürüyor.
GEÇMİŞE ŞÖYLE BİR GERİ GİDELİMİN
Yer Söğüt Köyü İlkokulu… Zaman 80'li yılların başı…
*
Bizim zamanında kayıtlar okulun sistemine düşmezdi. Veliler okula giderek kayıtta yaptırmazdı. Köyün okul müdürü, köyün muhtarın yanına alır ev ev gezerdi. Müdür boyumuz postumuza bakar ona göre kayıt ederdi.
*
Çantalarımız annelerimizin kumaştan diktiği kumaştandı. Önlüğümüzün siyah ve etekli idi. Yakamız yüreğimiz gibi aktı (beyazdı).
*
Ayakkabılarımız Adidas desem saçmalama diyeceksiniz. Kara lastikti. Markası da UĞUR idi.
*
Defterimiz sarı yapraklı ve saman kağıdındandı. Defter ve kitaplarımızı gazete kâğıdı ile kaplardık.
*
Yapıştırıcımız erik sakızındandı. Kalem tıraşımız elma bıçağı idi.
*
Kitaplarımız gibi yakacağımızı da devlet karşılamazdı. Yani kışın sobada yakmak için her yıl babalarımız, çocuk başı okula birer yük odunu getirirdi. Katırlarla getirdiği odunları okulun bahçesine yıkar daha sonra kırardı. Eşek yükü az olduğu için kabul edilmezdi.
*
Okulun temizlikçisi olmadığı için okul çıkışı nöbetleşe sınıfımızın süpürürdük... Sobayı nöbetçi yakardı. Üzerinde yinir pilit ( yenir pelit) pişirirdik.
*
Evlerde su olmadığı için evimize doldurmadığımız suyu öğretmenin suyunu çeşmeden bidonlarla doldurup evine götürürdük. Nöbetçinin görevi idi.
*
Sabah okula gelince temizlik kolu başkanı; mendil, el ve tırnak kontrolü yapardı. Ayda bir kere de ayak kontrolü yapardı. Temizlikten geçemeyenlerin listesi temizlik kolu başkanı tarafından öğretmene verilirdi. Köyde toz toprağın içinde nasıl temiz olacaktık bilmiyorum. Öğretmende temiz olmayanlara da gerekeni yapardı.
*
Sınıf başkanı öğretmen gelmeden ödev kontrolü yapardı. O da ödevini yapmayan varsa listesini öğretmene verirdi. Sonra konuşanları tahtaya yazardı. Sonra öğretmen gelir yapılması gerekeni yine yapardı.
*
Öğretmenden iyi dayak yiyenler; başkan ya da temizlik kolu başkanı okul dışı hesabını sormak için pusuda beklerdi. Başkanlar çoktan tüymüşlerdi evlerine. Sınıf ve temizlik kolu başkanlarının günahları çok. Helalleşmeleri lazım.
*
Yine öğrencilere, öğretmenler tarafından sokağa çıkma yasağı vardı. Bir de her sınıf için görevli öğrenciler vardı. Elinde kâğıtla mahalle mahalle gezerlerdi. Özgür bir şekilde oyun oynayamazdık sokakta. Dışarda kimi görürse yazardı. Sabahta öğretmene verirdi. Öğretmende sen ders çalışmanda sokakta mı gezen diye gerekeni yapardı. Bu ajanlarında helalleşmesi lazım.
*
Her sene bir öğretmen değiştirirdik. Öğretmen ve okul seçme şansımız yoktu. Okulda 3 sınıfı vardı. Birleştirilmiş sınıfta okurduk. 1. sınflar bir sınıfta, 2. ve 3. sınıflar bir sınıfta, 4. Ve 5.sınıflar bir sınıfta okurdu... Ben 5 yılda dört öğretmende okudum...
*
Cuma günü İstiklal Marşı'nın bitişi ile okuldan sevinçle öyle bir çıkardık ki bunun tarifi yok.
*
Hastalanınca karnımız ağrıyorsa annemiz karnımıza bise, başımız ağrıyorsa patates sararlardı. Geçmezse köyümüzün doktoru rahmetli Gederetli Meleğe iğne vurdururlardı.
*
Dişimiz ağrıyorsa rahmetli Bağcı dayıya giderdik. Oda kerpetenle çekerdi.
*
Oynarken bir tarafımız incinir, çıkar veya kırılırsa Rahmetli Hatıca'nin Ali ye götürürlerdi. O da sarar gönderirdi.
*
Biz düşe kalka büyüdük. Oyun oynarken düştük, eşekten düştük, ağaçtan düştük, merdivende düştük. Yaralandık ise yaramızın üzerine çapıt (bez) yakıp bastık.
*
Biz düşünce bir yer vururdu birde anne babalarımız. Kör müsün önüne baksana diye. Biz hayat oyunundan düşerken hayatla mücadeleyi öğrendik. Bu mücadelede başka şansımız olmadığını eğer düşersek ayağa kalkmamız gerektiğini öğrendik. Evet bugün yıkılmadık ayakta isek çocukluktaki düştüklerimize borçluyuz.
*
Evet bugün biz okula giden çocuklarımız düşmesin diye çabalıyoruz. Sonra bu büyüyüp hayatla mücadele ederken düşünce kalkmasını bil(e)miyorlar. Kocaman olmalarına rağmen "Armut piş ağzıma düş " diye bekliyor. Ne iş beğeniyorlar ne aş.
*
Rabbim hepimize hayırlı evlatlar versin. Vatanına milletine ve dinine bağlı, alnı secdeli ağzı dualı hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip etsin. AMİN...
TÜM GEÇMİLERİMİZ İÇİN EL-FATİHA...
Yeni bir eğitim öğretim yılına daha merhaba dedik. Yeni eğitim ve öğretim yılı öğrenci ve velilerimize hayırlı olsun.
*
Her eğitim öğretim yılında, okulların açılması bize yılların ne kadarda hızlı geçtiğini gösteriyor. Daha dün gibi hatırladığımız ilkokula başladığımız günü bugün çocuklarımızı gönderiyoruz. Konu okul olunca bu da bizi çocukluk yıllarımıza götürüyor.
GEÇMİŞE ŞÖYLE BİR GERİ GİDELİMİN
Yer Söğüt Köyü İlkokulu… Zaman 80'li yılların başı…
*
Bizim zamanında kayıtlar okulun sistemine düşmezdi. Veliler okula giderek kayıtta yaptırmazdı. Köyün okul müdürü, köyün muhtarın yanına alır ev ev gezerdi. Müdür boyumuz postumuza bakar ona göre kayıt ederdi.
*
Çantalarımız annelerimizin kumaştan diktiği kumaştandı. Önlüğümüzün siyah ve etekli idi. Yakamız yüreğimiz gibi aktı (beyazdı).
*
Ayakkabılarımız Adidas desem saçmalama diyeceksiniz. Kara lastikti. Markası da UĞUR idi.
*
Defterimiz sarı yapraklı ve saman kağıdındandı. Defter ve kitaplarımızı gazete kâğıdı ile kaplardık.
*
Yapıştırıcımız erik sakızındandı. Kalem tıraşımız elma bıçağı idi.
*
Kitaplarımız gibi yakacağımızı da devlet karşılamazdı. Yani kışın sobada yakmak için her yıl babalarımız, çocuk başı okula birer yük odunu getirirdi. Katırlarla getirdiği odunları okulun bahçesine yıkar daha sonra kırardı. Eşek yükü az olduğu için kabul edilmezdi.
*
Okulun temizlikçisi olmadığı için okul çıkışı nöbetleşe sınıfımızın süpürürdük... Sobayı nöbetçi yakardı. Üzerinde yinir pilit ( yenir pelit) pişirirdik.
*
Evlerde su olmadığı için evimize doldurmadığımız suyu öğretmenin suyunu çeşmeden bidonlarla doldurup evine götürürdük. Nöbetçinin görevi idi.
*
Sabah okula gelince temizlik kolu başkanı; mendil, el ve tırnak kontrolü yapardı. Ayda bir kere de ayak kontrolü yapardı. Temizlikten geçemeyenlerin listesi temizlik kolu başkanı tarafından öğretmene verilirdi. Köyde toz toprağın içinde nasıl temiz olacaktık bilmiyorum. Öğretmende temiz olmayanlara da gerekeni yapardı.
*
Sınıf başkanı öğretmen gelmeden ödev kontrolü yapardı. O da ödevini yapmayan varsa listesini öğretmene verirdi. Sonra konuşanları tahtaya yazardı. Sonra öğretmen gelir yapılması gerekeni yine yapardı.
*
Öğretmenden iyi dayak yiyenler; başkan ya da temizlik kolu başkanı okul dışı hesabını sormak için pusuda beklerdi. Başkanlar çoktan tüymüşlerdi evlerine. Sınıf ve temizlik kolu başkanlarının günahları çok. Helalleşmeleri lazım.
*
Yine öğrencilere, öğretmenler tarafından sokağa çıkma yasağı vardı. Bir de her sınıf için görevli öğrenciler vardı. Elinde kâğıtla mahalle mahalle gezerlerdi. Özgür bir şekilde oyun oynayamazdık sokakta. Dışarda kimi görürse yazardı. Sabahta öğretmene verirdi. Öğretmende sen ders çalışmanda sokakta mı gezen diye gerekeni yapardı. Bu ajanlarında helalleşmesi lazım.
*
Her sene bir öğretmen değiştirirdik. Öğretmen ve okul seçme şansımız yoktu. Okulda 3 sınıfı vardı. Birleştirilmiş sınıfta okurduk. 1. sınflar bir sınıfta, 2. ve 3. sınıflar bir sınıfta, 4. Ve 5.sınıflar bir sınıfta okurdu... Ben 5 yılda dört öğretmende okudum...
*
Cuma günü İstiklal Marşı'nın bitişi ile okuldan sevinçle öyle bir çıkardık ki bunun tarifi yok.
*
Hastalanınca karnımız ağrıyorsa annemiz karnımıza bise, başımız ağrıyorsa patates sararlardı. Geçmezse köyümüzün doktoru rahmetli Gederetli Meleğe iğne vurdururlardı.
*
Dişimiz ağrıyorsa rahmetli Bağcı dayıya giderdik. Oda kerpetenle çekerdi.
*
Oynarken bir tarafımız incinir, çıkar veya kırılırsa Rahmetli Hatıca'nin Ali ye götürürlerdi. O da sarar gönderirdi.
*
Biz düşe kalka büyüdük. Oyun oynarken düştük, eşekten düştük, ağaçtan düştük, merdivende düştük. Yaralandık ise yaramızın üzerine çapıt (bez) yakıp bastık.
*
Biz düşünce bir yer vururdu birde anne babalarımız. Kör müsün önüne baksana diye. Biz hayat oyunundan düşerken hayatla mücadeleyi öğrendik. Bu mücadelede başka şansımız olmadığını eğer düşersek ayağa kalkmamız gerektiğini öğrendik. Evet bugün yıkılmadık ayakta isek çocukluktaki düştüklerimize borçluyuz.
*
Evet bugün biz okula giden çocuklarımız düşmesin diye çabalıyoruz. Sonra bu büyüyüp hayatla mücadele ederken düşünce kalkmasını bil(e)miyorlar. Kocaman olmalarına rağmen "Armut piş ağzıma düş " diye bekliyor. Ne iş beğeniyorlar ne aş.
*
Rabbim hepimize hayırlı evlatlar versin. Vatanına milletine ve dinine bağlı, alnı secdeli ağzı dualı hayırlı evlatlar yetiştirmeyi nasip etsin. AMİN...
TÜM GEÇMİLERİMİZ İÇİN EL-FATİHA...