BİZ BAYRAMLIK İSTERKEN GÜNÜMÜZ ÇOCUKLARI…


M. Emin KARABACAK

Biz, çocukluğumuzda hiçbir şeyi bayramlık istediğimiz kadar istemedik. Çünkü bizim çocukluğumuzda maddi sıkıntılar vardı. Bayramlığı, bayram şekerini ve de harçlığı sadece bayramdan bayrama görürdük. Ramazan Bayramı'nda aldığımız giysilerimizi Kurban Bayramı'nda da giymek zorunda idik. Ha, bu bayramlığı gidip biz değil büyüklerimiz alırdı. Yani seçme şansımız da yoktu. Alınanlar hep bir beden büyük alınırdı, seneye de giysin diye... Giysilerimiz içine katlanır büyüdükçe de katlar açılırdı. Ayakkabımız büyük olunca parmaklarımızın ucuna çapıt (bez) koyardık. Bayramda da olsa erkekler kara lastik, kızlar patik (plastik)  ayakkabı giyerlerdi.
*
Yokluk vardı fakat bu yokluğa rağmen çocukluğumuzu yaşama adına mutlu idik. Kara (siyah) veya gök (mavi) önlükte giysek ruhumuz önlüğümüzün yakası gibi bembeyazdı.  Çantamız bez, defterlerimiz sarı yapraklı, kitaplarımız ve defterlerimiz gazete kâğıdı ile kaplasak da çocukluğumuz mutluluk kapsam alanında idi. Yırtılan kitap ve defterlerimizi ellerimizle şişede yaptığımız erik sakızı ile yapıştırırken hayata da dört elle yapışmaya çalışırdık.
*
Oyunlarımızı sosyal medya da ya da oyuncaklarla değil kendi ellerimizle yaptıklarımızla oynardık. Mesela arabamızı sağlam olsun diye kırmızı toprağın çamurundan, çelik çomağımız kolay kolay kırılmasın diye meşeden kendi ellerimizle özene bezene seçerek yapardık.
Avcılığımızı; lastikli çatal sapanla, kuş sepeti, olta, balık sepeti ile yapardık. Mahalle kavgalarımızı ellerimizle ördüğümüz bez sabanla taş atarak yapardık. Yine mahalle maçlarını sırtımızda eşofman ve forma olmasa da plastik topla ayağımızda kara lastikle milli maç havasında yapardık.
*
Yakalamaca, yakar topumuz, saklambacımız, beş-dokuz taşımız, ip atlamamız kızlar için vazgeçilmez oyunlardı. Öyle güzel oynanırdı ki ne stres kalırdı ne de yorgunluk.
Sofrada tabaklarımız ayrı değildi. Yemeklerimiz yer sofrasında tirkide (tepsi) hep birlikte yerdik. Çocuk odamız yoktu yer döşeklerinde kardeşlerimizle birlikte yatardık. Yatakta da muhabbetimiz bitmez annemiz sesimize gelir akşam yatmasını sabah kalkmasını bilmezsiniz diyerek kızardı.
*
Acıkınca ekmek arası katığımız çikolata, salam, sosis değildi plastik tencereden aldığımız yufka ekmeğin arasına sıktığımız keş (lor) peyniri idi. Ne güzel de yerdik. Okuldan gelince en güzel yiyeceğimiz tasa doldurduğumuz ayran ya da süte ıslatılmamış yufka ekmeği karıştırarak yemekti.
*
Yemek beğenmeme lüksümüz yoktu. Ben onu yemem dersek annemizin z…mın kökünü ye diyerek yal kovasına ya da kedi çanağına döküşünü seyretmek kalırdı bize.
*
Sütümüz yoğurt ve ayranlarımız hazır değildi. Annelerimiz ve ablalarımız kendi elleriyle sağdıkları sütten idi. Ayranımız annelerimiz ya da ablarımızın tarafından deri pişeklerde imece usulü ile yapılırdı. Yayık sonrası ekmeğe sıktığımız tereyağının tadını marketlerde satılan en kaliteli tereyağında bugün bulamazsınız. Onun için süt ürünlerinde kalite aramazdık. Kendimiz güttüğümüz davar ve ineklerin ürünleri yer içerdik.
*
Yüzmeyi yüzme havuzlarında değil derelerde pijamalarımızı şişirek öğrenmeye çalışırdık. Topumuzu sanal âlemde ve halı sahada değil harmanlarda toprak zeminde yapardık. Düşer bir tarafımız yaralanırsa hastaneye değil ya çamur ya da bez yakıp basıp maça devam ederdik.
*
Sonuç olarak; çocukluğumuzda gönlümüze göre bayramlık alamasak da çocukluğumuzu doya ya yaşadık diye düşünüyorum. Evet BİZ, ÇOCUKLUĞUMUZDA BUGÜNÜN ÇOCUKLARININ İSTEMEDİKLERİ BAYRAMLIĞI İSTERDİK… GÜNÜMÜZ ÇOCUKLARI DA BİZİM ÇOCUKLUKTA YAŞADIĞIMIZ DOLULUĞU İSTEMEKTEDİRLER.

BAYRAMLIK İSTEMEYEN ÇOCUKAR…
Öğretmenlik mesleğimiz Psikolojik Danışmanlık olunca öğrenci görüşmelerimizde en çok duyduğum cümlelerin başında; "ANNEM BABAM BENİ SEVMİYOR." cümlesi gelir. Öğrenciye bu düşünceye nasıl ulaştığını sorduğumda:
*
"Hocam, beni sevselerdi benimle nitelikli zaman geçirirlerdi. Benim yeteneklerimin üstünde bir beklenti içine girmezlerdi. Hep onlar istedi, sen ne istiyorsun diye hiç sormadılar.  Okul derlerinde olduğu gibi sınavları kazanma konusunda bizi yarış atı gibi yarıştırdılar ve bunu yaparken de hep birileriyle kıyasladılar. Ne hikmetse ben onları başka anne babalarla hiç kıyaslamadım. Bazen bende, millette ne anne babalar var diyesim geliyor, neyse... Gerçek anlamda beni ben olarak sevselerdi bunları yapmazlardı."
*
Günümüz anne babalar, çocuklarının kendilerinden sadece yiyecek, giyecek ve para istediğini düşünmektedirler. Onun için de öğrenci velilerimiz: "Hocam yemedim yedirdim, giymedim giydirdim... Bir istedi iki aldım hem de ikiletmeden en iyisinden. Başka daha ne yapabilirim ki!"  demektedirler.
*
Gerçekten de anne babalar kolay olanı değil de zor olanı yapmaya çalışmaktadırlar. Meslek hayatım boyunca binlerce öğrenciyle görüştüm fakat hiçbir öğrenciden: "Öğretmenim ailem bana şunu almıyor, bunu almıyor, bana harçlık vermiyor; bal, baklava ve et yedirmiyor." diye bir şikâyet duymadım. Ama ailem beni sevmiyor, benimle ilgilenmiyor diyen yüzlerce öğrenci ile görüştüm.
*
Görevlerinin sadece BANKAMATİK olduğunu düşünen öğrenci velilerine, bir öğrencimiz:
"Öğretmenim ben anne babamdan BAYRAMLIK İSTEMİYORUM. Et yemeği, bal baklava da istemiyorum. Beni sevdiklerini sözleriyle, davranışlarıyla bana göstermelerini istiyorum.
Beni birileriyle kıyaslamamalarını istiyorum. Çünkü kıyaslanmak reddetmek olduğu için bu da beni sevmemek anlamına geliyor. Ben onları sevdiğim için hiçbir zaman onları başkalarının anne ve babalarıyla kıyaslamadım.
*
Sevdim, çünkü onların çocukları olmaktan mutluyum, dünyaya tekrar gelsem yine onların çocukları olarak gelmek isterim. Ben paralarını değil benimle nitelikli zaman geçirmelerini beni sevmelerini davranışları ile göstermelerini istiyorum. HOCAM ACABA SİZCE BEN ÇOK ŞEY Mİ İSTİYORUM?" Gerçekten bu çocuklar çok şey mi istiyor? Cevabını ve yorumunu size bırakmak istiyorum. (1)
*
Çocuklarınızla hatırası bol, nitelikli zamanı dolu dolu bir BAYRAM geçirmeniz dileğiyle… HAYIRLI BAYRAMLAR DİLİYORUM…
-----
(1) Daha fazla bilgi için; M. Emin Karabacak, BAYRAMLIK İSTEMEYEN ÇOCUKLAR, Tebeşir Yayınları, 4. Baskı, Konya.

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar