Okuma Yazma Bilmeyen ile Okumayan Arasındaki Fark Yoktur…(1)
Danimarka başbakanı, özel kalem müdürüne uzak bir şehirde hiç kimsenin tanımadığı ve hiçbir özelliği olmayan bir kadının cenazesine katılacağını not aldırır. Ertesi gün ülke çapındaki yazılı ve görsel medya başbakanın bunca önemli devlet işleri varken hiçbir akrabalık bağı bulunmayan sıradan bir kadının cenazesine katılmasını eleştiren haberler verir. Ülke çalkalanmaktadır. Acaba başbakan hiçbir sebep yokken bu kadının cenazesine niçin katılma ihtiyacı hissetmiştir. Çeşitli dedikodular alıp başını gidince başbakan bir basın toplantısı düzenler ve gerçeği şöyle açıklar:
"Bu yaşlı kadın, ülkemizde okuma-yazma bilmeyen son kişiydi. Bu son kişi ölünce ülkemizin okur-yazar oranı %100'e ulaşmış oldu. Ben bu kadının cenazesine değil, ülkemi esir almış son cehaleti gömmeye gittim. Bu cenaze töreni, sembolik manada ülkem için çok önemli olduğundan başbakan seviyesinde temsil etme gereği duydum."
Okuma yazma bilmeyen insanlar, okuyup yazamadıkları için okumamaktadırlar. Okuma yazma bilen birçok insanda değişik mazeretler adı altında okumamaktadırlar.
İkisi de okumadığına göre bilgi olarak aralarında pek fark yoktur. Çünkü biri okuma yazma bilmemekte diğeri de okumamaktadır. Biri okuyamadığı için diğeri de okumadığı için bilgisizdir.
Okuma yazma bilmeyen ile okumayanın arasındaki farkı bir profesör: "Bugünden itibaren üç yıl boyunca hiç kitap okumasam, üç yıl sonra bir ortaokul mezunu seviyesine inerim!" diyerek bu farkı çok güzel açıklamıştır.
Okuma yazma bilip de kitap okumayanların kendilerince bir gerekçesi olsa da bunların içinde en ilginç olanı da hapishanede yatan mahkûmların gerekçesi. Onlarda kitap okuyacak zamanlarının olmamasında şikâyetçilermiş. İnsanoğlu bu. İçerde de olsa dışarda da olsa hiçbir zaman gerekçesi değişmiyor. "Ne kitap okuyacak zamanı ne de başını kaşıyacak zamanı" olmamasıdır. Oysa kitap okumak isteyenler, ne zamanı ne de yaşı gerekçe gösterip problem etmemektedirler.
ABD Yüksek Mahkeme Üyesi Oliver Holmes, 90 yaşında kendi isteği ile emekliye ayrıldıktan sonra evine çekilir. Rosvelt, Amerika Başkanı olduktan sonra 1922 yılında Holmes'i ziyarete gider. Onun Eflatun'un kitaplarını incelerken görünce:
"Üstat bu yaştan sonra Eflatun'u okuyup da ne yapacaksın?" der.
Holmes'in verdiği cevap enteresandır:
"Sayın Cumhurbaşkanım! Kafamı geliştirmek için okuyorum." der.
"21. Yüzyılın cahilleri, okuma-yazma bilmeyenler değil; okumayanlar, öğrenmeyi öğrenemeyenler olacaktır." diyen Amerikalı ünlü yazar Alvin Toffler; sadece okuma yazma bilmeyenlerin değil okuma yazma bilip de okumayıp kendilerini geliştirmeyenlerinde yüzyılımızın cahili olduğunu ifade etmektedir.
Yine Amerikalı edebiyatçı Ursula Kroeber Le Guin "Eğer bir nesil cehaletin mutluluk olduğunu sanarak yetişirse, bir sonraki nesil cehaletini bile fark edemeyecektir. Çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecektir." demektedir.