ŞARLATANLIK PRİM YAPIYOR!
Eskiden her şeyin bir kıymeti değeri vardı. Oyuncaktan ev eşyasına, giyecekten yiyeceğe her şey değerliydi. Şimdilerde hiçbir şeyin değeri kalmadı, özellikle de bilginin. Bilgi nasıl elde edilir- nasıl değerlendirilir- inanmak için hangi kriterlere bakılır kimsenin umurunda değil artık. Herkes kendini bilgili, alim, prof. falan zannediyor. Biraz deşeleyince bomboş olduğunu anlamanız zaman almıyor. Sosyal medyada her gördüğünü gerçek zannedip bunu yaymaya çalışanlar, televizyonda izlediği diziyi bile gerçek sananlarla dolu etraf. Gizli anlaşmaların maddelerini bile bilenler var! Koca koca devletlerin yaptıkları gizli anlaşmaları falan biliyorlar. Belge- delil dediğiniz de en iyi bildikleri limana sığınıp, hakaret, küfür hatta iftira atıyorlar.
Artık televizyonlarda da bilgili insanlara rastlamak zor. Daha çok izlenebilmek için şarlatanlarla doldu ekranlar. Birbirinden iğrenç programlar, bilgiden uzak yarışmalar,aşk meşk muhabbetleri falan, ama kızamıyorum tabi bu iş arz talep meselesi… Bakmayın dışarıda herkesin ahlak bekçiliği yaptığına, eve girince açıp o programları izliyor herkes, izlenmese bu kadar gündemde kalabilirler mi? Bir de yeni tarihçiler türedi kanallarda,her kanalın kendi tarihçisi var diyebiliriz. Hangi okullarda okudukları falan belli değil, adı tarihçi…. İnternetten aşırdığı yarım bilgilerle kopyala yapıştır usulü kitaplar çıkarıyorlar ve şu kadar kitabım var diye böbürlenerek ekranlara çıkıyorlar. Karşılarına gerçek bir tarihçi çıkıp belgelerle konuşunca da yaptıkları ilk şey hakaret, daha da olmadı proğramı terk etmek oluyor. Ağızlarında hep aynı sakız, saklanan tarih, gizli tarih, derin tarih falan,izleyiciyi de buldular mı salla sallayabildiğin kadar…
Tarihi konuşmak, öğrenmek hepimizin görevi ama her birimiz özellikle tarihle uğraşamayız, bu işi bilenlerden araştıranlardan öğrenmek zorundayız, ama bu kişilerin kimler olduğunu da iyi bilmemiz gerekiyor. Yoksa tarih öğrenmek yerine bir sürü safsatayla, şarlatanların uydurduğu hurafelerle beynimizi doldurup oyunlara gelebiliriz ki geliyoruz da… Ağızlarından salyalar akan kudurmuş köpekler gibi Atamıza saldıranlara alışmıştık da işi bu kadar ileriye götüreceklerine, bu kadar aşağılık olabileceklerine, bu kadar sapıkça iftiralarla Atamızın annesine- bacısına- evlatlık kızına kadar işi götürebileceklerine inanmamıştık. Her türlü hakareti ettiklerinde alkış tutanları bile hayrette bırakan, yok artık dedirten ve ölmüş insanların namuslarına bile kara çalmaya kadar işi büyüten bu meczupların kendilerine tarihçi demeleri , herhalde en çok gerçek tarihçileri yaralıyordur.
Eleştiremediğiniz ne varsa o sizin putunuzdur. Elbette Atatürk'te bir insandı, hataları olmuştur, bunları görüp eleştirmek ve varsa o hataları düzeltmek, yerine daha iyilerini koymak görevimizdir. Zaten gerçek bir Atatürkçü de böyle yapar. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildir, ancak saygı duymak zorundadır, hele ki bu kişi senin özgürce konuşabilmeni sağlayan kişiyse saygı duyma konusunda daha dikkatli olmak zorundasındır. Eleştirme hakkının olması hakaret etmeni gerektirmez, hele hele ailesi hakkında, özel hayatı hakkında sapıkça fikirler ortaya atmanı, çamur at izi kalsın deme hakkını ve iftira atma hakkını kimseye vermez. Bugün belki bu tür şarlatanlıklar prim yapabilir, birileri sizi alkışlayabilir ama yıllar sonra devran değiştiğinde bu iftiraları atanların hiç birisi hatırlanmayacak ancak MUSTAFA KEMAL ATATÜRK asla silinmeyecektir. Ve ilahi adalet elbet bir gün bu pisliklerin suratına bir tokat vuracaktır.
İnsanların fikirlerinden dolayı yargılanmasına karşıyım ama fikir diye ortaya attıkları şey yalan, iftira, hakaretse hele ki bunu basın yayın yoluyla yapmışlarsa en ağır cezalara çarptırılmalarını istemek, herhalde bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ve bir Atatürk hayranı olarak en doğal hakkımdır. Bakalım bu şarlatanlara adalet ne diyecek…