HAZİN BİR HİKAYE
Ali Dutal
Eğitimine Kur'an-ı Kerim öğrenerek başlayıp dokuz yaşında hafız olan; on yıllık medrese eğitiminden sonra yıllarca imamlık ve vaizlik yapan; "İslam Felsefesi" doktorasıyla akademik hayata yelken açan; nihayetinde "DEİSTLİK"le noktalanan hazin bir hayat hikayesi.
Hepimizin tanığı bildiği, kimimizin sevdiği kimimizin sevmediği, geçen gün hayata gözlerini yuman; Prf. Dr. Yaşar Nuri Öztürk.
İlginç ve ilginç olduğu kadar düşündürücü, ibret alınması gereken hazin bir hayat hikayesi. Bu düşüncelerle olsa gerek içimden geçenleri paylaşmak istedim.
Yirmi yıl öncesi Kars Öğretmenevinde iki tane sosyal demokrat arkadaşımla otururken televizyonun birinde Y.N. Öztürk'ün misafir edildiği bir program başladı. Arkadaşlardan biri, "Ali Bey sen bu adamı sevmezsin amma bizim hoşumuza gidiyor" dedi. Ben de;
-Sevme sevmeme meselesi değil; ben bu adam kadar bilgili değilim, bilenler İslami hususlarda bir çok yanlışının olduğunu söyledikleri için tasvip etmiyorum; ancak, bir şeyi hoşuma gidiyor; sizin gibiler Y.N. Öztürk sayesinde dinle ilgilemeye başladılar, zamanla araştırır doğruyu bulursunuz" dedim ve gülüştük.
İslam'a ve Müslümanlara muhalefetinden dolayı belli kesimlerce pofpoflandı, alkışlandı, televizyondan televizyona koşturuldu; bir dönemim fenomen din adamı oldu.
Bilgili, bulunduğu ortamı kapsayıcı, oldukçada enaniyetli bir adamdı. Sertti, muhataplarına karşı en ağır sözleri söylemekten, hakaretleri etmekten çekinmezdi.
Genelde magazin programlarında boy gösterir, karşısına bunun tezlerini etkisiz kılacak din adamları da çıkarılmazdı. Fatih Altaylı ile Murat Bardakçı'nın konuğuydu; Murat Bardakçı "Hocam hep İslamiyet'in değiştirildiğinden bahsediyorsun Allah aşkına söyle ne değişti" dedi. İnanın somut olarak bir şey ortaya koyamadı. Neyse, gel zaman git zaman Deniz BAYKAL tarafından CHP'den aday yapılıp, milletvekili seçildi. Bu milletvekilliğinden sonra "HOCA" imajını belli ölçüde kaybetti.
O kadar alkışlanmasına, pofpoflanmasına rağmen orada da kalamadı ve ayrıldı. Ayrılış gerekçelerini açıklarken,"CHP'liler benim gibi bir hocaya bile tahammül edemediler" diyerek sitemi ortaya koyması çok dikkat çekiciydi
Hoca durur mu, durmadı; parti kurdu ve halktan umduğunu bulamadığı gibi büyük bir hayal kırıklığı da yaşadı. Zannedersen Antep'teki bir mitingden sonra isyan ediyordu; mitinge üç beş kişiden başka katılan kimse yoktu; hatta o zaman habere yorum yapmıştım; "Gır Gır Partisi adıyla bir parti kursam daha fazla insan toplar, oy alırım" diye. O sürecide tamamladı; yine magazin programlarında görünmeye başladı. Epey Saba TÜMER'in programına çıktı. Saba TÜMER ne kadar gayri ciddiyse bu gayet ciddiydi. Yine bir seferinde Hülya AVŞAR'ın programında sinirlendi, stüdyoyu terk etti. Daha sonra Halk Tv; orada da nedense tutunamadı. Nihayet, gözden düşen yazarların, siyasetçilerin, sanatçıların sığınağı Ulusal Kanal'da programlara çıkmaya başladı. Ulusal Kanal'a sığınan siyasetçi, yazar ve sanatçıların en temel görevleri; cumhurbaşkanı ve hükümet aleyhinde konuşmak, hakaret etmekti.
Hastaydı, zayıflamıştı, bitkindi ama hakaretten geri kalmıyordu. Öyle bir noktaya geldi ki "DEİST"liği övme, hatta Müslümanları yerme hakaret etme; insanı İslam'dan çıkaracak sözler daha neler neler… "DEİZM"le ilgili geçen yıl kitap bile yazmıştır.
Deizm; yaradancılık, mantık ve doğal dünyaya dair gözlemlerin kaynağını oluşturduğu; dini bilgiye dolaysız biçimde sadece akıl yoluyla ulaşılabileceği ilkesini esas alan, bu sebeple vahiy ve benzerine dayalı tüm dinleri reddeden tek Tanrı inancıdır.
Bu inanca sahip bir insan Müslüman olamaz; Müslümansa dinden çıkmıştır. Y.N. Öztürk'ün son nefesinde nasıl gittiğini bilemeyiz; onu ancak Hz. Allah(cc) bilir; biz zahire göre hüküm verebiliriz. Yüce Rabb'im kimseyi "İMAN" dan mahrum etmesin; hepimize İMAN üzerine yaşamayı ve ölmeyi nasip etsin.
İnanın bu hazin, iç acıtıcı hayat hikayesine çok üzülüyorum. Çünkü, ben hiçbir kimsenin ebedi cehennemde yanmasını istemiyorum. Dostlarım, "İMAN"ınıza sahip çıkınız; dünyanın malı, mülkü; şanı, şöhret, makamı gelip geçicidir. "İMAN"dan, "İTİKAT"tan ayrılmayınız; Yüce Rabb'imiz yap dediği işleri yapmada eksiklik gösterebilir; yapma dediği işlerde nefsimize uyup yapabiliriz. Bizler elimizden geldiği ölçüde yapılması gerekenleri yapmaya, yapılmaması gerekenleri yapmamaya çalışalım; ancak, yapamadığımız işlere boynumuzu eğeceğimiz yerde, haklı olmayan gerekçeler üretmeyelim. Sonumuzun İMANSIZLIK felaketine düşmesinden korkalım. Olmaz olmaz demeyin; neler oluyor neler…
Azıcık düşünüp Yaşar Nuri ÖZTÜRK'ün hazin hayat hikayesinden ders alalım.