YİNE UYDURUYORUM!


Bu topraklarda doğdum büyüdüm, eğitimim süresince özledim, en sevmediğim insanlar bile burnumda tüttü. Okuduğum yerde sağ olsun Gülsüm abla sahip çıktı, bilirsiniz kulüpçü Mustafa amcanın kızı Gülsüm abla ve Mekki abi kendi çocukları gibi ilgilendiler, batırıksız bırakmadılar beni ve arkadaşlarımı… Kendilerine bir kez daha teşekkür etmek isterim. İnsan dışarıda olunca daha iyi anlıyor memleketinin kıymetini. Dışarıdan gelen birisi için kaba konuşan insanlar olabiliriz ama, özümüzde dağ havası var bizim, kaba kelimelerimizin altında yumuşacık bir kalbimiz var hepimizin bilirim… Küçük bir coğrafyaya sıkışıp kalmanın verdiği stresle hırçınlaşabiliriz de, ancak dağ havası var ciğerlerimizde, öfkemiz çabuk geçer Toros yeli gibi…

Neden anlatıyorum bunları açıklayayım; Geçtiğimiz hafta bir başka ilçeye gezmeye gittik… Yol sormamız gerekiyor haliyle yabancıyız, aracımız yaklaşıyor adama, yol soruyoruz ses yok, şaşkın şaşkın etrafına bakınıyor adam… Bir diğerinin ağzından kerpetenle laf alıyoruz, tarifleri de yanlış çıkıyor zaten, bam tel başka bir yerde buluyoruz kendimizi… Emin olmak için birine soruyoruz, sanki adamdan bizi sırtında götürmesini istiyoruz, kem küm deyip zoraki yolu tarif ediyor. Adamın bu haline güvenmeyip ileride tekrar sormak zorunda hissediyoruz, güç bela hedefe ulaşıyoruz ve diğer araçtan inen ve başka bir yoldan gelen arkadaşımız da söylenerek iniyor arabadan… "Kardeşim bir yol tarif etmekten aciz buranın insanı, kaç saattir yoldayız" diyor.. "Hep bize mi denk geldi" derken aynı şeyleri yaşamış arkadaşımızla Bozkır'ımızı konuşuyoruz. Bizim insanımız yol soran bir insanı neredeyse "yatıya kalalım" kıvamına getirip, çayını kahvesini içirip yolcu eder, biri araçtan yol sorsa en az 5 kişi birikir aracın başına ve en kolay şekilde anlatılır yol, bunu bir görev biliriz. Çünkü hepimiz gurbet ayaklıyız, yabancı olmanın, yer yön bilememenin ne demek olduğunu çok iyi biliriz. Her şeyden önemlisi, kaba dedikleri dilimizin ardında altın bir kalbimiz var bizim… İşte bu yüzden çok seviyorum memleketimi…

Tüm bunlara rağmen düşmanlığımız da kendimize işliyor… Fanatizm denilen bela var ya! İnsanları birbirine düşüren, küstüren, sömürten… Cehaletin en büyük göstergesi fanatizm, maalesef ilçemizde herkeste olmasa da çok kişide mevcut …" Bizden değil, benim liderimi ya da tuttuğum takımı sevmiyor" diye bir birinin işine engel olanlar, düşmanlık besleyenler maalesef ilçemizde de var… Sorsan herkes hoşgörülü, herkes sevgi dolu, herkes Allahtan korkar, dostluk elçisi herkes birer bilge, birer düşünür… Ama gerçeğe bakıldığında, fikirler değil insanlar tartışılır… Baksan, bir şeyler söyleyenler ukalalıkla suçlanır, "sen kimsin ki akıl veriyorsun" denir… Keşke bunlardan vazgeçsek de birlik içinde yaşayıp gitsek, hoşgörüyü gönlümüze yerleştirebilsek… Şimdi desem ki "onca giden kurumlara yenileri eklenecekmiş, Trafik Tescil de Bozkır'dan gidiyormuş" "herkes senin kadar mı bilir, nasıl uyduruyorsunuz bunları, yok öyle bir şey" derler… Birlik beraberlik içinde olup, itirazlar edecek olsak, tepki koyacak olsak, soracağım "gerçekten gidecek mi yoksa dedikodu mu?" diye ama kimseden ses çıkmayacak, tepki verilmeyecek bilirim. Alacağım cevabı da bildiğimden yormayacağım kendimi…

Her şeyi kaybediyoruz yavaş yavaş, ama dostluğu, sevgiyi, hoşgörüyü, misafirperverliğimizi kaybetmeyelim… Bari bizi biz yapan Bozkırlılığımızı, insanlığımızı kaybetmeyelim…

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar