Seçim-geçim sıkıntısının unutturduğu dertler
Yine bir seçim sath-ı mailine girmiş bulunmaktayız.
Gerçi ülkemizin gündeminden "seçim ve geçim derdi" hiç düşmez, bir seçim biter öbür seçimin tartışılmasına biraz da geçim sıkıntısının etkisiyle kaldığı yerden devam eder.
Geçim sıkıntısı, seçim tartışmalarını sürekli gündemde tuttuğu için toplumun yaşadığı özellikle de manevi sıkıntılar üzerinde durulmaz veya bilinçli olarak durdurulmaz.
Yapılan anketlerde de bu gerçeği gözlemekteyiz.
-Konuyla ilgili anketlerde "Türkiye'nin en büyük sorunu nedir?" sorusuna vatandaşların kahir ekseriyetinin cevabı sizce ne olabilir?
a) İçki, uyuşturucu, kumar ve zinanın her geçen gün belirgin düzeyde artması, bunlara karşı yeterli önlemlerin alınamaması,
c) Evliliklerin azalması, boşanmaların artması, doğum hızının belirgin düzeyde düşmesi,
c) Adaletsizlik, yolsuzluk, liyakatsizlik, kul hakkına riayet edilmemesi, toplumun birbirine olan güvensizliğinin sınırları aşması,
d) Ekonomik sıkıntılar; kiraların artması, hayat pahalılığı, işsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizliğin giderilememesi,
e) Para ve makam elde etmek için her yolun meşru görülmesi; "haram helal ver Allah'ım garip kulun yer Allah'ım" zihni sapkınlığın toplum bireylerini sarması,
e) İslam'dan uzaklaşma ve bunun sonucu olarak maddi-manevi bunalımın toplumun tüm yaşam alanını etkisi altına alması,
Yapılan anketlerde halkın en büyük sorunu cevabının (d) şıkkında yer alan "Ekonomik sıkıntılar; kiraların artması, hayat pahalılığı, işsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlik…" olduğunu görüyoruz.
Her ne kadar halkın yaşadığı tüm sıkıntıların temelinde toplumun "İslam'dan uzaklaşması" olsa da anket sorularında halkın cevabında ağırlıklı olarak (e) şıkkının yer alması üzerinde derin derin düşünülmelidir.
Şunu özellikle belirteyim; halkının kahir ekseriyetinin kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede halk GEÇİM, siyasiler SEÇİM derdine düştüyse o ülkede işler çok düzgün gitmez!
Çok acı ama ben kendimi bildim bileli ülkemizde geçim derdiyle seçim derdinin hep var olduğunu ve sürekli gündemi meşgul ettiğini gözlemledim.
Esas derdimiz bu dünyadan öbür dünyaya iman üzerine her türlü günahtan arınmış olarak gitmek olması gerekirken tam tersi bu dünyanın dertleri, derdimiz oluyor!
Yunus Emre Hazretleri "Derdi dünya olanın dünya kadar derdi" olurmuş sözüyle bu durumu deruni bir şekilde dile getirmektedir.
Geçim ve seçim derdine düşen insan başkasının derdini kendisine dert edinemez ve içinde bulunduğu durumdan çıkmak için her yolu doğru yanlış, helal haram demeden kendi lehine çevirmeye çalışır.
-Hak hukuk, kul hakkı o da ne?
Kim zerre kadar iyilik veya kötülük yapmış, kul hakkı yemişse Allah(c.c.)'a hesabını verecek, hiçbir şekilde hesaptan kaçış yok, bu aklın bir kenarına yazılmalı!
-En zenginler en güçlüler en makam sahipleri vakti saati geldiğinde tabuttan kaçabiliyorlar mı?
Şunu unutmayın! Emperyalizmin bir ülkedeki birlik beraberliği bozmak için o ülke ve insanını borçlandırmak, geçim sıkıntısına düşürmek en önemli projelerindendir.
Borçlu insan kararlarını sağlıklı alamadığı gibi hak hukuka uygun davranmakta da sıkıntılar yaşayabilir.
Şunu da ayrıca ifade edeyim; bir ülkede GEÇİM ve SEÇİM derdi varsa o ülkenin insanında kesinlikle MANEVİ BUNALIM yaşanması kaçınılmazdır.
En önemlisi de bu ülke insanının ülkeyi yönetenlere ve yöneteceklere olan GÜVEN duygusunu yitirmesidir.
İnanın, hangisi olursa olsun siyasilerimizin söyledikleri doğru veya yanlış ben de hiçbir etki yapmıyor artık!
Benim gibi duyarlı bir insanı bile bu hale getirdiler ya ona yanarım; bu güzel ülke ve insanı bunları hak etmiyor!
Elbette ki, farklı ideolojiler olacak; ancak, bu toplumun ortak hissiyatına, dünyaya bakışına, maneviyatına zarar verilmemelidir.
Küçük şeyleri çatışma konusu yapıp toplumda kutuplaşmalara meydan verilmesinden başta siyasiler ve televizyon yorumcuları olmak üzere toplumun tüm kesimleri kaçınmalıdır.