HZ. MUAVİYE (ra) ve YEZİD
Ali Dutal
Müslümanlar için çok kıymetli çok faziletli bir ay olan Muharrem Ayı içerisindeyiz. Bu ay çok faziletli, mübarek bir ay olmakla birlikte bazı kesimlerin bu ay içerisinde vukuu bulan Kerbela olayı üzerinden başta Hz. Muaviye (ra) olmak üzere Eshab-ı Kiram Efendilerimize olmadık hakaretleri yapmaktadırlar. Bazı kesimler bu hakaretleri bilinçli ve kasıtlı yaparken bazıları da bunların tuzaklarına düşmektedirler.
Bu densizlere göre her şeyin suçlusu Hz. Muaviye (ra) ve Emeviler. Nasıl da saldırıyorlar nasıl da hakaret ediyorlar, insanın içini acıtıyor. Hz. Muaviye(ra) ile birlikte yeni bir din oluşturulmuş, İslam değiştirilmiş, akabinde hakaretlerin bini bir para, daha neler neler…
Birde utanmadan bu hakaret ve ithamları Ehl-i Beyt sevgisi adına yaptıklarını zannediyorlar ama tam tersi; Peygamber Efendimizin (S.AV.) manevi şahsiyetlerine, Ehli Beyt'ine, ashabına saygısızlık yapıyorlar.
– Ey bu anlayışa sahip cahiller, bunların tuzağına düşen ahmaklar!..
– Siz, Hz. Muaviye(ra) hakaret etmekle, Efendimiz Hz. Muhammed'e (sav) saygısızlık yaptığınızın, fakında değil misiniz?
– Siz, biliyor musunuz, Hz. Muaviye'nin (ra) "Vahiy Katibi" olduğunu?
Efendimiz (sav) O'na güvenmiş, "Vahiy Katibi" yapmış. Haşa! Sümme Haşa! Peygamber Efendimize (sav) "yanılmışsın, hata yapmışsın mı" diyorsunuz?
–Siz biliyor musunuz, Hz. Muaviye'nin, Peygamber Efendimizin kayınbiraderi, Habibe (ra) annemizin kardeşi olduğunu; İslam'ın geniş topraklara, Hz. Muaviye'nin (ra) Halifeliği zamanında ulaşıldığını?
Ehli Beyt başımızın tacı olup o yüce insanları sevmek Müslümanlığımızın gereğidir. Ehli Beyt'i sevmeyen Müslüman olamaz. Bizim vazifemiz taraf olmak değil; istisnasız Hz. Vahşi'den (ra) Hz. Ebubekir'e (ra) kadar hepsini sevmek ve saymaktır.
Ehli Sünnete göre; Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer(ra), Hz. Osman(ra) ve Hz. Ali(ra) Efendilerimiz tartışmasız Eshab-ı Kiramın derece olarak en büyükleridir. Bunda hiç şüphe yok ve hiçbir Müslümanın, aralarında her ne olumsuz olay olursa olsun Eshab-ı Kiram Efendilerimiz hakkında kötü söz söyleme, eleştirme hakkı yoktur. Eshab-ı Kiram Efendilerimize hakaret etmek, kötü söz söylemek "HARAM" dır.
Peygamber Efendimiz (sav):
"Ashabıma dil uzatmaktan Allah'tan korkun. Benden sonra onları kötü emellerinize alet etmeyin. Onları seven, beni sevdiği için sever. Beni sevmeyen de onları sevmez. Onları inciten beni incitmiş olur. Beni inciten de Allahü Tealayı incitmiş olur. Bununda cezası gecikmeden verilir." Buyuruyor.
Yaşanan bazı olumsuz olaylar, tüm Müslümanları üzse de Müslüman'a düşen hayırlı davranış; sükut etmektir.
Eshab-ı Kiram Efendilerimiz arasında hepimizin bildiği bir takım anlaşmazlıklar, hatta çatışmalar olmuştur. Bu yaşanan çatışmaları irdelemek, incelemek taraf olma durumuna sebebiyet vermektedir. Taraf olma durumu, karşı tarafa olumsuz bakma hissine yol açmaktadır. Her iki taraf da Eshab-ı Kiram Efendilerimiz olduğu için sükut etmek, irdelememek Müslüman için hayırlı davranış diyoruz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Ashabım arasında fitne çıkacak, o fitnelere karışanları, Allah-ü Teâlâ benimle olan sohbetleri hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler, bu fitnelere karışan Ashabıma dil uzatarak cehenneme girecektir. (Müslim)
"Ümmetimden bazıları, Ashabımı kötüleyecekler. Bunlar, Müslümanlıktan ayrılacaklardır."
"Allahü Teâlâ, bana ashab ve akraba olarak en iyileri seçti. Birçok kimse, ashabıma ve akrabama dil uzatır, kötülemeye çalışırlar. Böyle kimselerle oturmayın! Birlikte yiyip içmeyin, bunlardan kız alıp vermeyin." [Dare Kutni] Buyurarak, bizleri uyarmaktadır.
Kerbela olayına gelince; Hz. Hüseyin Efendimiz (ra) ve ailesinin hunharca katledilmesi, hepimizin içini acıtmakta ve yüreğini sızlatmaktadır. Şahadet şerbeti içen o güzel insanlar, en büyük cennet makamı olan Makam-ı Mahmut'a kavuştular.
O güzel, yüce insanlara bu hunharca muameleyi reva görenlerin akıbetini bir düşünün!
Hz. Hüseyin Efendimiz (ra) ve ailesinin, katlinin failleri veya azmettiricileri ister Hz. Muaviye'nin (ra) oğlu Yezid olsun ister başkası; kim olursa olsun, Yüce Rabbim cezasını verecektir.
Şunu da ifade etmeden geçmeyeceğim; Kerbela hadisesinde Yezid ile ilgili anlatılanların bizlere yansıdığı gibi olmadığını araştırırsanız görebilirsiniz. Her şeyin en doğrusunu Yüce Rabb'im bilir. Bize düşen ihtiyatlı olmaktır. Biliyor muydunuz, Hz. Muaviye (ra) döneminde İstanbul'u fethetmek için oluşturulan ordunun komutanlardan birinin Yezid ve bu ordunun askerleri içinde Eyyüb El Ensari Hazretlerinin olduğunu. Onun için her söylenene inanmayın, tarihi gerçeklerin çarpıtabileceğini de göz önünde bulundurunuz.
– Bin dört yüz yıl önce yaşanmış bu acı hadisenin üzerine bugün düşmanlıklar bina etmenin kime ne faydası var?
Kimseye bir faydası olmadığı gibi, o kadar büyük zararları var ki insanları saptırmakta ve imanlarına zarar vermektedir. Hele hele Ehli Sünnet anlayışa sahip Müslümanların, bu olayın yaşanmasına gösterdikleri duygusal tepkiden kaynaklı, Hz. Muaviye (ra) ile ilgili olumsuz sözlerine çok üzülüyorum!
Bir kısım Müslümanlar, bu duygusal durumdan kaynaklı olumsuz sözlerde bulunuyor ve hassasiyetimiz olmasın mı, diye; tepkilerinin haklılığını ortaya koymaya çalışıyorlar.
Kardeşim! Hassasiyet gösterecekseniz, Peygamber Efendimizin (sav), Eshab-ı Kiram Efendilerimizle ilgili sözlerine hassasiyet gösteriniz. Ehli Sünnet dışı anlayışların etkisine kapılmayınız!
Ehl-i Beyt sevgisi üzerinden; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman Efendilerimize, Aişe Validemize (ra) hakaret edecek, buğzedecek hatta küfredeceksin; sonra da Müslüman'ım diyeceksin.
– Olmaz, olmaz!
-Allah'ın (cc) ve Peygamber Efendimizin (sav) sevdiklerini sevmeyeceksin, olmadı hakaret edeceksin, olmadı küfredeceksin…
– Bu durumda Müslümanlık kalmaz, iman gider!
Sonuç olarak şunu tekrar ifade etmek istiyorum; bize düşen tüm, istisnasız Eshab-ı Kiram Efendilerimizi sevmek ve saymaktır. Bundan gayrısı Müslümanın zararınadır.