YAYLALARIMIZIN ÇİLEKEŞLERİ; “ANNE VE ABLALARIMIZ…
M. Emin Karabacak
Yayla deyince günümüzdeki gibi yaylacılar ve tatil aklımıza gelmesin. Tatili belki çocuklar ve erkek gençler için diyebiliriz. Fakat anne ve ablalarımız için bunu söyleyemeyiz. Bağ bahçe yok fakat teknolojinin "T" sinin uğramadığı her şeyin insan el gücü ile yapıldığı bir yerde buna tatil dersek onlara haksızlık etmiş oluruz.
*
GÜNÜMÜZ BACILARI GİBİ BULAŞIKLARI VE ÇAMAŞIRLARI MAKİNEYE AT, AL ELİNE AKILLI TELEFONI, GİR SOSYAL MEDYAYA…. VE PAYLAŞ… SONRA YORUMLARA BAK, MESAJLARA CEVAP VER…
*
Bugünkü bacılarımızın hayatı anne ve ablalarımızın hayaline bile giremedi. Sosyal medyaya değil çileli sosyal hayatın içinde buldular kendilerini. Horozların ötmesiyle başlardı onlar için hayat. Öğleye kadar yatma, geceleri 1-2'lere sosyal medyaya takılma falan yoktu. Takıldıkları tek şey çile bülbülümdü.
*
Birlikte bakalım çileli hayata… Sabah horozlar ötünce kalkılır, namazlar kılınır ve inekler sağılırdı. Sağlınca Sinekkıran'a ya da Çalbalı'ya sürülürdü. Oradan gelince danalar kuzluktan salınır, Çiçekli ya da Miydancık'a sürülürdü… Sonra tavuklar salınır ve yemlenirdi.
*
Bu işler bitince kahvaltı hazırlanır ve davar gelinceye kadar kahvaltı yapılmaya çalışılırdı. Tam kahvaltının ortasında davar gelir ve sağmak için davar yatağına koşulur. Sağmak için acele etmek gerekir çünkü çocuklar tekin durmazlar ve başlarlar; "OĞLAYI KOYUVER LOYNNN OĞLAK ÇOBANI…" diye bağırmaya. Neyse davar sağılır, oğlaklar gelir analarını emer sonra oğlaklar seçilirdi.
*
Eve gelinir… İneklerden ve davardan sağılan sütler değişiğe verilmek üzere keşik sahibine çömlekle gidilirdi. Bu arada evdekiler tekrar acıkmıştır. Tekrar kahvaltı hazırlanır ve yapılır. Kahvaltıdan sonra bulaşık yıkanacak fakat bir bakmışsın su yok… Perşembe'den su getirmeye gidilir. Bulaşıklar, yatakların toplanması, evin ve evin önünün süpürülmesi derken bir taraftan da öğle yemeği hazırlıkları başlanır.
*
Yemek bulaşık derken su tekrar bitmiştir yine bidonlar alınır Perşembe'ye su doldurmaya gidilir. İşler bitti derken öğle yemeği, bulaşığı çıkar… Hocam sende abartın ha demeyin! Yemekler düdüklü tencere de pişmiyordu. Yemekler ocaklıkta ateşte pişecek ve altı sürekli yanması gerekir. Bunu içinde ateşin altı sürekli odunlarla ölçerilmesi gerekir. Yani takip etmek gerekiyor.
*
Bulaşıklar da siniye doldurulur evin önünde yıkanırdı. Bulaşık sabunu pril falan değil çiti sabunu. Yani koyu ve yeşil renginde idi. Köpürtmek için biraz uğraşman lazım. Bu arada yıkadıkları bulaşıklara sahip olmak zorunda idiler. Çünkü tavuk ve danalar yıkanan bulaşıkları altus edip toprağın içine bileyebilirlerdi. Bulaşıkları makineleri yoktu fakat bulaşık leğenleri vardı.
*
Çamaşırlar yıkanmak için bekliyordur. Öğleden sonra çamaşıra girerlerdi. Kazanda ısıtılan suyla kalıp sabunu yıkanıp tokurcakla da dövülerek kirleri çıkarılmaya çalışırdı. Kir çok olurdu çünkü her yer toz toprak. Çamaşır yıkma işi ikindini bulurdu. Şimdi ne var. At makineye ayarla proğramını ondan sonra al eline telefonu gir sosyal medyaya. Kızlar hoca size diyor.
*
İkindi namazından sonra inekler eve gelmeye başlarlar. Danaların annelerini sağılmadan önce emmemeleri için aramaya giderler. Danaları bulunca onları kuzluğa katarlar. Sonra davar gelmiştir. Sabah yapılan işlem tekrar yapılır. Eve gelince inek sağılır danası emdirilirdi. Dana, emme işinde sonra kuzluğa tekrar katılır. Davar ve ineklerden sağılan sütler sabahki gibi tekrar değişiğe verme işlemi yapılır.
*
Süt sağma ve verme işleri tamam olunca akşam yemeği hazırlığı yapılırken bir yandan çamaşır toplama bir yandan da tavuklar kümese katılır. Akşam olup yemekler yenir, çaylar içilir ve ayın ışığında bulaşıklar yıkanırdı.
*
YATMADAN ÖNCE AKILLI TELEFONLARINI ELLERİNE ALIP SOSYAL MEDYAYA GİRERLERDİ DİYESİM GELİRYOR ANCAK BIRAKIN TELEFONU ELEKTRİK YOKTU. GAZ LAMBASI İLE HAYATI İDAME ETTİYORLARDI. Akıllı telefonları olmayınca yatsı namazını kılan hemen yatar çünkü günün yorgunluğu ve sabah erken kalkma var hayatta.
*
Bu yoğunluğun içine birde ekmek yapılacaksa, yayık yayılacaksa keş yapılacaksa ki bunlar hayatın merkezinde var zaten. Bu işler imece usulü ile yapılınca iki güne bir olurdu. Ya sendedir ya da komşudadır sıra…
*
Ne pişireceğim kaygısı güderler miydi bilmiyorum. Derin dondurucu ağzına kadar tıka basa dolu diyeceğim güldürme hoca elektriğin olmadığı yerde diyeceksiniz. Sebze meyve cumadan cumaya gelen köyün otobüsü ile gelirdi. O da tabi gönderirlerse… Gönderilmezse ne yapılıyordu köye haber gönderilirdi. Daha çok gün bulup gün yenirdi. Yani olursa yenir olmazsa da aranmazdı. Karpuzu bulursak buzdolabına koymazdık. Karpuzu soğuk yemek istersek leğene Perşembe'den getirdiğimiz soğuk suyu döker orda soğutmaya çalışırdık.
*
Yağmur yağarsa hayat temposu birden ikiye çıkardı. Öncelikle evin damlamaması için herkes evin damına naylon serme derdine düşerdi. Sonra danaları kuzluğa, tavukları kümese katma, çocukları da eve katma telaşı olurdu. En büyük korku da YILDIRM DÜŞMESİ… Bu da daha önce yaşandığı için korkuyu da artıyordu..
*
Düşünüyorum da yazarken bile içim bir hoş oldu. Bir günümüz bacılarımızın hayatına bir de o zamanki hayata…
*
RABBİM O ÇİLEKEŞ ANNE VE ABLALARIMIZIN ÇİLELERİNE KARŞI GÖSTERDİKLERİ SABIRLARININ KARŞILIĞI OLARAK CENNETİNİ VERSİN.
*
VEFAT EDENLER OLDU İSE KABİRLERİNİ CENNET BAHCELERİNDEN BİR BAHCE, MEKÂNLARI CENNET VE EFENDİMİZE (S.A.V) KOMŞU EYLESİN…
*
SAĞ OLANRA SIHHAT SAĞLIK VE HAYIRLI ÖMÜRLER VERSİN. RABBİM ÇİLERİNİ GÜNAHLARINA KEFFARET EYLESİN. ONLARI DA RABBİM HOŞNUT OLDUĞU KULLARINDAN EYLESİN... AMİN.
TÜM GEÇMİŞLERİMİZ İÇİN EL FATİHA…
Yayla deyince günümüzdeki gibi yaylacılar ve tatil aklımıza gelmesin. Tatili belki çocuklar ve erkek gençler için diyebiliriz. Fakat anne ve ablalarımız için bunu söyleyemeyiz. Bağ bahçe yok fakat teknolojinin "T" sinin uğramadığı her şeyin insan el gücü ile yapıldığı bir yerde buna tatil dersek onlara haksızlık etmiş oluruz.
*
GÜNÜMÜZ BACILARI GİBİ BULAŞIKLARI VE ÇAMAŞIRLARI MAKİNEYE AT, AL ELİNE AKILLI TELEFONI, GİR SOSYAL MEDYAYA…. VE PAYLAŞ… SONRA YORUMLARA BAK, MESAJLARA CEVAP VER…
*
Bugünkü bacılarımızın hayatı anne ve ablalarımızın hayaline bile giremedi. Sosyal medyaya değil çileli sosyal hayatın içinde buldular kendilerini. Horozların ötmesiyle başlardı onlar için hayat. Öğleye kadar yatma, geceleri 1-2'lere sosyal medyaya takılma falan yoktu. Takıldıkları tek şey çile bülbülümdü.
*
Birlikte bakalım çileli hayata… Sabah horozlar ötünce kalkılır, namazlar kılınır ve inekler sağılırdı. Sağlınca Sinekkıran'a ya da Çalbalı'ya sürülürdü. Oradan gelince danalar kuzluktan salınır, Çiçekli ya da Miydancık'a sürülürdü… Sonra tavuklar salınır ve yemlenirdi.
*
Bu işler bitince kahvaltı hazırlanır ve davar gelinceye kadar kahvaltı yapılmaya çalışılırdı. Tam kahvaltının ortasında davar gelir ve sağmak için davar yatağına koşulur. Sağmak için acele etmek gerekir çünkü çocuklar tekin durmazlar ve başlarlar; "OĞLAYI KOYUVER LOYNNN OĞLAK ÇOBANI…" diye bağırmaya. Neyse davar sağılır, oğlaklar gelir analarını emer sonra oğlaklar seçilirdi.
*
Eve gelinir… İneklerden ve davardan sağılan sütler değişiğe verilmek üzere keşik sahibine çömlekle gidilirdi. Bu arada evdekiler tekrar acıkmıştır. Tekrar kahvaltı hazırlanır ve yapılır. Kahvaltıdan sonra bulaşık yıkanacak fakat bir bakmışsın su yok… Perşembe'den su getirmeye gidilir. Bulaşıklar, yatakların toplanması, evin ve evin önünün süpürülmesi derken bir taraftan da öğle yemeği hazırlıkları başlanır.
*
Yemek bulaşık derken su tekrar bitmiştir yine bidonlar alınır Perşembe'ye su doldurmaya gidilir. İşler bitti derken öğle yemeği, bulaşığı çıkar… Hocam sende abartın ha demeyin! Yemekler düdüklü tencere de pişmiyordu. Yemekler ocaklıkta ateşte pişecek ve altı sürekli yanması gerekir. Bunu içinde ateşin altı sürekli odunlarla ölçerilmesi gerekir. Yani takip etmek gerekiyor.
*
Bulaşıklar da siniye doldurulur evin önünde yıkanırdı. Bulaşık sabunu pril falan değil çiti sabunu. Yani koyu ve yeşil renginde idi. Köpürtmek için biraz uğraşman lazım. Bu arada yıkadıkları bulaşıklara sahip olmak zorunda idiler. Çünkü tavuk ve danalar yıkanan bulaşıkları altus edip toprağın içine bileyebilirlerdi. Bulaşıkları makineleri yoktu fakat bulaşık leğenleri vardı.
*
Çamaşırlar yıkanmak için bekliyordur. Öğleden sonra çamaşıra girerlerdi. Kazanda ısıtılan suyla kalıp sabunu yıkanıp tokurcakla da dövülerek kirleri çıkarılmaya çalışırdı. Kir çok olurdu çünkü her yer toz toprak. Çamaşır yıkma işi ikindini bulurdu. Şimdi ne var. At makineye ayarla proğramını ondan sonra al eline telefonu gir sosyal medyaya. Kızlar hoca size diyor.
*
İkindi namazından sonra inekler eve gelmeye başlarlar. Danaların annelerini sağılmadan önce emmemeleri için aramaya giderler. Danaları bulunca onları kuzluğa katarlar. Sonra davar gelmiştir. Sabah yapılan işlem tekrar yapılır. Eve gelince inek sağılır danası emdirilirdi. Dana, emme işinde sonra kuzluğa tekrar katılır. Davar ve ineklerden sağılan sütler sabahki gibi tekrar değişiğe verme işlemi yapılır.
*
Süt sağma ve verme işleri tamam olunca akşam yemeği hazırlığı yapılırken bir yandan çamaşır toplama bir yandan da tavuklar kümese katılır. Akşam olup yemekler yenir, çaylar içilir ve ayın ışığında bulaşıklar yıkanırdı.
*
YATMADAN ÖNCE AKILLI TELEFONLARINI ELLERİNE ALIP SOSYAL MEDYAYA GİRERLERDİ DİYESİM GELİRYOR ANCAK BIRAKIN TELEFONU ELEKTRİK YOKTU. GAZ LAMBASI İLE HAYATI İDAME ETTİYORLARDI. Akıllı telefonları olmayınca yatsı namazını kılan hemen yatar çünkü günün yorgunluğu ve sabah erken kalkma var hayatta.
*
Bu yoğunluğun içine birde ekmek yapılacaksa, yayık yayılacaksa keş yapılacaksa ki bunlar hayatın merkezinde var zaten. Bu işler imece usulü ile yapılınca iki güne bir olurdu. Ya sendedir ya da komşudadır sıra…
*
Ne pişireceğim kaygısı güderler miydi bilmiyorum. Derin dondurucu ağzına kadar tıka basa dolu diyeceğim güldürme hoca elektriğin olmadığı yerde diyeceksiniz. Sebze meyve cumadan cumaya gelen köyün otobüsü ile gelirdi. O da tabi gönderirlerse… Gönderilmezse ne yapılıyordu köye haber gönderilirdi. Daha çok gün bulup gün yenirdi. Yani olursa yenir olmazsa da aranmazdı. Karpuzu bulursak buzdolabına koymazdık. Karpuzu soğuk yemek istersek leğene Perşembe'den getirdiğimiz soğuk suyu döker orda soğutmaya çalışırdık.
*
Yağmur yağarsa hayat temposu birden ikiye çıkardı. Öncelikle evin damlamaması için herkes evin damına naylon serme derdine düşerdi. Sonra danaları kuzluğa, tavukları kümese katma, çocukları da eve katma telaşı olurdu. En büyük korku da YILDIRM DÜŞMESİ… Bu da daha önce yaşandığı için korkuyu da artıyordu..
*
Düşünüyorum da yazarken bile içim bir hoş oldu. Bir günümüz bacılarımızın hayatına bir de o zamanki hayata…
*
RABBİM O ÇİLEKEŞ ANNE VE ABLALARIMIZIN ÇİLELERİNE KARŞI GÖSTERDİKLERİ SABIRLARININ KARŞILIĞI OLARAK CENNETİNİ VERSİN.
*
VEFAT EDENLER OLDU İSE KABİRLERİNİ CENNET BAHCELERİNDEN BİR BAHCE, MEKÂNLARI CENNET VE EFENDİMİZE (S.A.V) KOMŞU EYLESİN…
*
SAĞ OLANRA SIHHAT SAĞLIK VE HAYIRLI ÖMÜRLER VERSİN. RABBİM ÇİLERİNİ GÜNAHLARINA KEFFARET EYLESİN. ONLARI DA RABBİM HOŞNUT OLDUĞU KULLARINDAN EYLESİN... AMİN.
TÜM GEÇMİŞLERİMİZ İÇİN EL FATİHA…