Çağdaşlaşma ve Medeniyyet Arasında Sıkışma


Türk toplumu son yüz yılda çağdaşlaşma ve medeniyyet arasında sıkışmış bugün sıkışmanın sancılarını yaşamaktadır.

Çağdaşlaşma tanımsal karşılığının ötesinde Batılılaşma olarak dayatıldığı için toplumun belli kesimleri tarafından kabulünde dirençle karşılaşılmıştır. Bu direnç zaman zaman fikri çatışmalara da sebep olmuştur.

Çağ kelimesi ile belli bir zaman dilimi anlatılmakla birlikte "çağdaşlaşma" çağın anlayışına, koşullarına uygun olarak yaşama; ayrıca, çağın yeniliklerine, teknolojine uyma olarak da tanımlanmaktadır.

Elbette ki, çağın getirdiği teknolojik birikimden tüm insanlık faydalanmalı ve bu birikime tüm toplumlar katkı yapmalı ve yapmıştır. Hiçbir aklı selim bu birikimin karşısında olmaz. Benim esas üzerinde duracağım konu çağdaşlaşmakla dayatılmak istenen Batılı yaşam biçimleridir.

Yaşam biçimlerindeki dayatmayı siyasi, ideolojik ve tüm sosyal alanlarda olduğu gibi insan psikolojisini direkt etkileyen çalışmalarda da görmekteyiz. Toplum olarak bizim yaşadığımız sıkıntı hatta bunalım bundan kaynaklıdır.

Çağdaşlaşmayla hedeflenen insan ve toplumun dinle olan bağlantısını zayıflatmak ve süreç içerisinde tamamen koparmak.

-Bu durumu toplum olarak bugün yaşamıyor muyuz?

Fazlasıyla yaşıyoruz; hem de hiç olmadığı kadar! Öyle bir toplum profili ortaya çıktı ki evlere şenlik. Ülkemizde yaşanan tüm olumsuz olayların sonucu dine yüklenerek bu kopuş hızlandırılmaya çalışılmaktadır. Bugün ülkemizde Deizm, Ateizm ve her türlü inançsızlığın her geçen gün özellikle de gençler arasında artmasının arkasında bu anlayışın çalışmaları vardır.

Ortaçağda Kilisenin toplum üzerindeki baskısını örnek göstererek İslam'ı da bu kategoride göstermektedirler. Ellerindeki güçlü araçlarla bu algıyı bir şekilde beyinlere yerleştirdiler.  

Bizdeki aveneleri de bu durumu sürekli Osmanlıyı kötüleyerek yapmaya çalışıyorlar. Osmanlının sadece II. Abdülhamid döneminde bile yapılan yenilikler Osmanlının büyük yenileşme yönündeki çabasını göstermektedir. Mesele yenliklere ayak uydurma olmadığı II. Abdülhamid'in tahtan indirilmesiyle somut olarak ortaya çıkmıştır.          

Batılıların Çağdaşlaşma, Demokrasi dayatmaları tamamen aldatma olup hedeflerine ulaşmak için kullandıkları araçlardan başka bir şey değildir.

Medeniyyet; bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının tamamını ifade eder. Medeniyetin ana temelleri Medine'de atılmıştır. Bu medeniyetin mimarı Peygamber Efendimiz(sav)'dir. Dolayısıyla bu medeniyyet Allah(cc)'ın ayetleriyle Peygamber Efendimiz(sav)' sünnetiyle inşa edilmiştir.

Tüm insanlığın ulaşabileceği en zirve uygarlık noktası MEDİNE'dir. Bu zirve noktaya Medine dışındaki tüm insanlığın birikimi erişemez.

Medeniyet dediğimiz şey teknolojik araçlardaki gelişmelerle ifade edilemez. Medeniyet, insanın huzur ve refahını; adalet ve hakkını öncelikli olarak ele alır. Bugün teknolojik gelişmeler sonucu elde edilen araçlar faydalarının yanında insanlığın baş belası da olmuştur.

-İnsanın ürünü olan her türlü silah milyonlarca insanı canından etmemiş, sakat bırakmamış  mıdır?

-Bu çağdaş dediğimiz insanlık hastalıklar üreterek hem öldürüyor hem de ilaç üreterek insanlığı sömürmüyor mu?

-Başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyanın bir çok yerinde kan dökenler, dökülmesine sebep olan kimler?

Toplum olarak yukarıdaki soruların cevabını hepimiz bilmesine rağmen belli kesimler İslam'a olan mesafelerinden hatta İslam'a olan düşmanlıklarından dolayı bunu görmek istemiyorlar. Bundan kaynaklı her zaman kendi sahip oldukları medeniyetlerine takuka bakıyorlar.

İşte bu durum sosyal bir çatışmanın meydana gelmesine yol açmakla birlikte en önemlisi de toplumun kahir ekseriyetinde yönsüzlüğe neden olmaktadır. Bir toplumun geleceğini belirleme yönsüzlük en önemli dezavantajlardan biridir.

Yapılması gereken en önemli şey toplumun bireylerine kendi medeniyetinin dayandığı temellerin ne olduğu kavratılarak medeniyetinin gücü ortaya konulmalıdır.

Güçlü bir medeniyete sahip olmanın şuurunda olan bir toplumun geleceği aydınlık olup terakki mutlaktır.

Bu medeniyetin en önemli unsurları arasında sadece insanının dünyevi mutluluğu yok; uhrevi mutluluğunu sağlamada vardır. Bir insanın dünyasının mamur edilip ahiretinin harap edilmesi bir medeniyetin maksatları içinde yer alamaz.

Bu nedenlerle İslam Medeniyeti tüm insanlığının kurtuluşunun ana ekseninde yer almaktadır. Bunun dışındaki tüm medeniyet veya uygarlıklar insan için felaketten başka bir şey değildir.

İslam medeniyeti ile ilgili İslam düşünürlerinin açıklamalarına başka bir yazımda yer vermeye çalışacağım.

 

Son Fotoğraflar

Tüm Fotoğraflar