İnanç ve Amelde İhlâs
Sözlükte "arınmak, saflaşmak, kurtulmak" manasındaki ihlas kelimesi, terim olarak "ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak" demektir. İslami literatürde ihlâs daha geniş olarak şirk ve riyadan, batıl inançlardan, kötü duygulardan, çıkar hesaplarından ve genel manada gösteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her türlü hayırlı faaliyete iyi niyetle yönelmeyi ve her durumda yalnızca Allah'ın rızasını gözetmeyi ifade eder.
Dini Allah'a Has Kılarak Kulluk
İhlâs, Kur'an'daki yüz on ikinci sûrenin adıdır ve orada Allah Teâlâ bazı sıfatlarının yanında tevhit sıfatını ön plana çıkarmıştır. Hadislerde bu sûrenin Kur'an'ın üçte birine denk olduğu bildirilmiştir. (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'an, 13). İhlâs, Felak ve Nâssûrelerine ise Muavvizât (sığınma) sûreleri denmiştir. (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'an, 14).
İhlâs, öncelikle dini Allah'a has kılmak ve yalnızca O'na samimi bir şekilde ibadet etmektir. "Bu Kitap izzet ve hikmet sahibi Allah katından indirilmiştir. (Rasûlüm!) Şüphesiz ki Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a has kılarak (ihlâs ile) kulluk et. Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez." (Zümer, 39/1-3). Ve Müslüman dini Allah'a has kılarak ihlâslı bir şekilde ibadetle emrolunmuştur: "De ki: Bana, dini Allah'a hâlis kılarak O'na kulluk etmem emrolundu.
Bana Müslümanların ilki olmam emrolundu. De ki: Rabbime karşı gelirsem, doğrusu büyük günün azabından korkarım. De ki: Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah'a ibadet ederim." (Zümer, 39/11-14).
İbadetler Sadece Allah Rızası İçin Yapılmalı
İhlâslı Müslüman yaptığı ilim ve ameli sırf Allah rızası için yapmalı ve ibadetine riya/gösteriş karıştırmamalıdır. Böyle yapanların durumlarını Allah Rasûlü bir hadislerinde şöyle haber vermektedir: "Kıyâmet gününde aleyhinde ilk hükmedilen insanlar şunlardır: Birincisi şehit edilen kimsedir. O Allah'ın huzuruna getirilir. Allah kendisine olan nimetlerini anlatır. O da, bunları itiraf eder. Cenâb-ı Hak "Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?" diye sorar. Adam "Yâ Rabbi! Senin uğrunda şehit edildim" der. Allah buyurur ki: "Yalan söyledin! Sen, yalnızca kahraman ve cesur denilsin diye savaştın. Gerçekten öyle de denildi." (Sonra) onun hakkında emredilir ve ateşe atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir. İkincisi ilim öğrenen, başkalarına da öğreten, ayrıca Kur'an okuyan adamdır. O huzura getirilir. Allah kendisine olan nimetlerini anlatır. O da itiraf eder. Cenâb-ı Hak "Bunlara karşı ne yaptın?" diye sorar. Adam "İlim tahsil ettim. Onu başkalarına da öğrettim. Senin uğrunda Kur'an da okudum" der. Allah buyurur ki "Yalan söyledin! Sen ilim öğrendin, ancak âlim denilsin diye; Kur'an okudun, ancak o kârîdir yani kırâat ehlidir denilsin diye. Hakikat öyle de denildi." Sonra hakkında emrolunur ve ateşe, yani cehenneme atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir. Üçüncüsü Cenâb-ı Hakk'ın kendisini genişlettiği, malın her çeşidinden verdiği adamdır. O getirilir. Allah ona olan nimetlerini anlatır. O da bunları itiraf eder. Cenâb-ı Hak "Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?" diye sorar. Adam "Hakkında infâk edilmesini emir buyurduğun hiçbir yol bırakmadım. Malımı ancak senin yolunda harcadım" der. Cenâb-ı Hak buyurur: "Yalan söyledin! Onları ancak cömerttir denilesin diye yaptın. Nitekim öyle de denildi." Sonra hakkında emredilir ve cehenneme atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir." (Müslim, İmâre, 152/1905).
Mâûn sûresinde ise Rabbimiz gösteriş için namaz kılanların halini şöyle bildirmektedir: "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar gösteriş yapanlardır." (Mâûn, 107/4-6).
İhlâslı Müslümana Allah'tan Başka Kimse Zarar Veremez
İnancında ihlâslı olan gerçek Müslümanlara Allah'ın izni dışında kimse zarar veremez. Allah Teâlâ Hz. Âdem'i yaratıp meleklerden secde etmelerini isteyince şeytan hariç hepsi secde etmişti. Şeytan secde etmeyince Allah Teâlâ da huzurundan kovar ve yeryüzüne gönderir. Şeytan da kıyamet gününe kadar Allah Teâlâ'dan mühlet ister. Rabbimiz de kıyamet gününe kadar mühlet verir. (Hıcr, 15/28-38). Bunun üzerine şeytan ihlâslı kullar hariç hepsini yoldan çıkaracağını söyler: "(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesnadır. Buna karşılık (Allah) "İşte bana varan dosdoğru yol budur. Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hâkimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna" buyurdu." (Hıcr, 15/39-42). "Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter." (İsra, 17/65).
Sadece şeytan değil eğer bizler inancımızda, yaşantımızda samimi olursak bize kimse zarar veremeyeceğini yine Rabbimiz bildirmektedir: "Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olunca sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Artık O, size yaptıklarınızı bildirecektir." (Maide, 5/105).
İhlâslı Kullar İçin Vaat Edilenler
Rabbimiz ihlâslı kulları için türlü türlü nimetler hazırlamıştır. "(Cehennem azabından) ancak Allah'ın hâlis kulları istisna edilecek. Bunlar için bilinen bir rızık vardır. (Türlü türlü) meyveler vardır. Ve onlar Naîm cennetlerinde ağırlanırlar.
Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar. Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler sunulur. Berraktır, içenlere lezzet verir. O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar. Onların yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır." (Saffat, 37/40-49).
Selam ve dua ile…
Yrd. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK